Futbol asla sadece futbol değildir. Değerli Savaş Dinçel’in başrolünü üstlendiği Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmindeki en can alıcı sözlerden biri. Evet asla değildir. Mourinho’ya göre psikoloji, Bielsa’ya göre durduralamaz hücum, Lucescu’ya göre disiplin. Hepsinin tarzı tartışılır ancak tartışılamayacak tek bir konu varsa, anda kalmak ve bilincini asla yitirmemektir temel şart. Bilic ara ara yaptığı üzere dün de bilincini kaybetti. Haliyle biz de onu kaybettik. Kaybetmediğimiz tek şey maç oldu diyebiliriz.
Gençlerbirliği maçı sezonun en önemli maçlarından biriydi. İlk yarı deplasman maçlarındaki formumuzu korumak, rakiplerimiz kazanmışken farkın açılmasına izin vermemek, en önemlisi ise rakipleri bu korkunç zeminde bile kazanarak ürkütmek adına çok önemliydi. Son derece kötü bir ilk yarı ve o ilk yarıdan da kötü bir Oğuzhan vardı sahada. Dakikalar 25’i gösterdiği anda atamadığı deparı gördükten sonra o an alınmalıydı oyundan. Çünkü Oğuzhan Sergen gibi maçı her an çevirebilecek çıkıp tabela yapabilecek kapasitede de tarzda da bir oyuncu değil. Oğuzhan oyunda kalıp dinamik bir şekilde katkı vererek bunu yapabilen bir oyuncu. Birnevi takım iyiyken iyi olan bir oyuncu. Ancak Oğuzhan yaklaşık 6 aydır kayıp. Dünkü maçta olduğu gibi.
Oğuzhan’ın bu anlamsız düşüşünü geliştirmediği fiziğine bağlayanlar da olabilir, Sosa’nın gelmesiyle formasını kaybedip zaten kırılgan olan özgüvensizliğine de. Lakin şampiyonluğa giderken Beşiktaş’ın düşünmesi gereken oyuncuları kazanmaktan öte maçı kazanmak olmalıdır. Olmalıydı. Ancak Bilic son derece anlamsız şekilde tam 65 dakika tahammül etti Oğuzhan’a. Herkesin beklediği Kerim değişikliği ise maçı kopardı. Ba’nın hakkını yemek istemem. Çok istekli ve hırslıydı. Şampiyonluğu çok istediğini de belli etti ancak maçın oyuncusu tartışmasız Kerim’di. Anlamsız olan bunu hepimiz bekliyorken ve tabiri caizse sinirden ölüyorken Bilic bu bilinç kaybını yaşayıp Oğuzhan’a özellikle ikinci yarının ilk 20 dakikası nasıl ve neden tahammül etti? Oyuncu zaten güçsüz. Bir de depar atamıyorsa beklemenin mantığı kadercilikten öte nedir?
Beşiktaş iyi oynamıyor. Elbette Sosa ve Veli’nin olmaması büyük etken. Zira Mersin maçında Sosa ve Veli ilk 11’de çıktıkları taktirde 3-0 ya da 3-1 gibi net bir skor ve iyi bir futbol bekleyebiliriz. Yalnız burada çok büyük bir AMA Var. Beşiktaş’ın oyuncuları kötü oynasa da, farkındalığını kaybetse de teknik direktörünün bunun yapmaya asla hakkı ve şansı yoktur. Bilic’in fazlaca muhafazakar olan yapısını biz kabullensek de futbol kabullenmez ve affetmez. Bu ülkede skora dayalı yorum yapanlar çoğunlukta olduğu için Bilic yine eleştirilmedi. Oysaki bunu ilk kez yapmıyor. Oyuncu değiştirmek için illa dakikaların 60’ı göstermesi gerekmez.
Bu maçı kaybetseydik zemin, eksikler, yorgunluk gibi bir sürü sebep sıralanacaktı. Ancak aslında tek etken malesef Bilic’in 20 dakikalık bilinç kaybı olacaktı. Veli ve Sosa’nın olmayışının pas ve pres etkinliğini ne kadar etkilediğini gördükten sonra Tolgay’ın ne kadar önemli bir hamle olduğunu hepimiz gördük sanırım. Tolgay ve diğer transferlerimizi bir sonraki yazıda değerlendirmek üzere. Şampiyon BEŞİKTAŞ!
BeşiktaşArena / Çağrı Asarlı