Başlıktaki kelimeyi tanımayanların, kelimenin görüntüsüne bakarak, hatta telaffuzunu duyanların da, kelimenin melodisinden “Şampiyon” demek olduğunu sanacaklarına bahse girerim. Oysa kelimenin Türkçesi bizim “kültür mantarı” dediğimiz mantar türünün Fransızca versiyonudur. Hatta Almanca ve ingilizce’de de aynı telaffuz ve yazımla da kullanılır. Bu ifadeyi kullanırken asla ve asla büyük bir camia ve katıldığımız sportif yarışmalardaki en önemli rakiplerimizden biri olan Fenerbahçe’ye hakaret anlamında kullanmadığımı yazının devamında da göreceksiniz. Böylesine bi başlık seçmiş olmamın nedeni tamamen özeleştiri yapabilmek için mihenk taşı olarak kullanmak istememden dolayıdır.
Transfer sezonu ara transfer dönemine kadar kapandı. Sadece bonservisi elinde olan oyuncular hala 30 Eylül tarihine kadar kendileri ile ilgilenen takımlarla sözleşme imzalayabilirler, kurallar gereği. Transfer sezonunun kapanmasıyla taraftarlarımızın, sosyal medyadan takip edebildiğim kadarıyla, ezici bir çoğunluğu feveran halinde…! Herkes BJK yönetimine “sallama” yarışında ve bunun tek nedeni, bana göre, Fenerbahçe:) Tuhaf ama gerçek… Geçen yılın şampiyonu Galatasaray değil Fenerbahçe… Çünkü Fenerbahçe bu yıl tam 11 futbolcu tranfer etti… Dahası özellikle bir kaçı, bana göre son transferlerini yapmış olsalar da, dünya futbolunda cidden hatırı sayılır isimleri olan oyuncular. İşte taraftarımızın ezici çoğunluğunun feveranının sebebi bu sayı ve özellikle bir kaç önemli isim. Bir an için Fenerbahçe’nin geçen sezon yaptığı transfer kadar transfer yaptığını ya da Galatasaray’ın bu yıl yaptığı transfer kadar transfer yaptığını düşünün… Yine iddia ediyorum bu feveranın %5’i dahi okunmaz, duyulmazdı. Yani biz en azından sayısal olarak transfer konusun da Fenerbahçe’nin gerisinde kaldık diye BJK Yönetimine sallanıyor(!)
Oysa sahip olduğumuz takım 2 yıl öncesinden kurulmaya başlandığın da, herkes önümüzdeki 5-6 yılın takımını kurduğumuzu, bu takıma her yıl gideceklerin yerine ve aksıyan yerlerine yapılacak nokta transferlerle 2-3 yıl içinde, oturmuş yarışmacı bir takım olacağımızı planladığımızı konuşuyordu. Dahası bunu hep birlikte alkışladık da… Tüketim toplumu haline gelmemiz ruhumuza kadar işlemiş… Her şeyi öğütmeye, yok etmeye ve yerine yenilerini koymaya doyamıyoruz!
Sosyal medyanın klavyesi hızlı, dili bir o kadar keskin, çok okunduğunu sanan, fenomenliği kendinden menkul yazıcıları, kim daha güzel küfür edebilir yarışına girmiş durumdalar… Hayretler içerisinde okuyorum…!
Geçen yıl “o sene bu sene” slogancıları, Fenerbahçe’nin 11 transferi sonrası Şampiyonluğu Fenerbahçeye vermişler bile:) Hani “top yuvarlak ve maçlar 90 dakika”ydı:) Özellikle büyük taraftar kitlemizin, hakkını vererek, boyalı basın diye alay ettiği, ısmarlama haberlerin yapıldığı medyanın şişirmesi ile, tabiri caizse, tırsmış durumda… Tuhaf ama gerçek:)
Geçen yıl gördüğümüz eksiklerin başında tecrübeli bir stoper, sağ/sol bek, ihtiyacımız vardı. Demba Ba’ya gelen harika teklifi değerlendiren yönetim Ba’yı ve transferine 70 milyon yurttaşımızın, ben hariç, şaşırdığı Atınç Nukan’ı sattı. Fenerbahçe Antalyaspor maçını seyredenlerin, maçı aktaran Melih Şendil’in Van Persie’yi büyük bir gururla överken Dünya futbol tarihinin oynadığı süre ve attığı gol sayısı ile 4. sırasında olduğunu aktardığını duymuşlardır. Bu sıralamanın 1 ve 2. sırası Messi ve Ronaldo… Üçüncü sırasında kim var acaba? Bir çoğunuzun bildiği gibi Mario Gomez… Evet evet, bizim santroforumuz olan ve bu yıl kalemşörlerin her türlü feveranı ile “salladığı”, Yönetimimizin transfer ettiği, Mario Gomez! Aldığımız sağ bek, Andreas Beck kendini Alman milli takımında dahi kanıtlamış, hatta Güntekin Onay’ın bile onay verdiği Beck… Rhodolfo, aradığımız tecrübeli Stoper değil de Kjaer’mi olmalıydı??? Ya da Abdoulaye Ba’mı?? Bir türlü kimseyi memnun edmeyen, aksayan Motta ve Köybaşı’nın yerine hem sol bek hem de sol stoper oynayabilen Tosiç yerine Hasan Ali Kaldırım’ı mı isterdiniz???
Orta sahada Tolgay ve Veli’nin, ki ikisi de taraftarın ezici bir çoğunluğuna göre maç günü adı tahtaya yazılacak ilk iki oyuncumuz, aynı döneme gelen öngörülemez sakatıkları nedeniyle, medya tarafından, çünkü onlar için her biri bir kaç günü kurtaracak haber demek, bir başka transfer canavarı kulüp haline getirilmek istendiğimizden, bir ön libero olmazsa olmazı kafamıza kakıldı… Gerçekten öyle mi? Bir an için düşünün Tolgay hazırlık kampında sakatlanmasaydı da, yarın yapılacak antrenman da sakatlansaydı ne yapacaktık??? Transfer yapma şansımız da yok! Ölmüş bitmişmiydik??? Bir takım sporunun, üstelik 11 kişi ile oynanan bir takım sporunun kaderi bir tek oyuncu elinde olabilir mi?? Tolgay yoksa şampiyonluk da yok diye havlu mu atacaktık??? Bu takımın geçen yıldan ideal 2 “çapa”sı Tolgay-Atiba, Tolgay-Veli ya da Veli-Atiba değil mi? Atiba artık kadromuz da değilmi??
Beşiktaşlı olup altyapıdan oyuncu yetiştirmeyi ağzına pelesenk etmemiş taraftarımız var mı? Yok! Adı anıldığın da sosyal medya fenomenlerinin burun kıvırdığı Necip Uysal bize uzaydan mı geldi? Aynı Necip Uysal için futbol bilgisini ülkede kimsenin tartışmayacağı ve şimdilerde Sivasspor’un teknik direktörü olan Sergen Yalçın, medyaya yansıyan ifadesinde “Necip’i bir yıllığına bana kiralayın iddia ediyorum Beşiktaş bir daha ön libero aramaz” demedi mi? Peki Necip Uysal Tolgay ve Veli’nin sakatlandığı sürede forma şansı bulup kendini, kendi bölgesinde kanıtlamayacak da, ne zaman kanıtlayacak? Eskişehirspor’dan alınması gündeme gelen Lawal’in Necip’ten ne fazlası var?? Sadece Eskişehirspor’un 2 futbolcu artı 2 Milyon€ para istemesi farkı var… Necip Uysal Bursasporda olsaydı ona da Ozan Tufan gibi Bursaspor 7 Milyon€ veren alır demeyecekmiydi sanıyorsunuz?? Antep maçında 4. golü bir daha izleyin.. Necip Uysal’ın ikili mücadelede ne kadar temiz bir müdahale ile topu kaptığını, rakibini ekarte ettikten sonra ne kadar çabuk düşünüp, ne kadar doğru bir zamanlama ve pas şiddeti ile topu Gökhan Töre’ye aktardığını ve Gökhan’ın da Kerim’e assitini göreceksiniz… Bu bizim bağrımızdan yetişen Necip bir sürü kalemşör’e göre gönderilmesi gereken bir numaralı oyuncumuz(!) Boş versenize…! Lawal’i Necip’e yeğleyenin futbol bilgisinden 10 kere şüphe ederim. Haaa Lawal değil de Obi Mikel, Lucas’mı olsaydı? Tolgay ve Veli iyileştikleri zaman onları ne yapacaksınız? Geçen yıl’ın “teneke”si bu yılın Zidane’ı ilan edilen Oğuzhan’ı ne yapacaksınız, Tigana’nın ön libero prensi Serdar Kurtuluş’u, hatta Sosa’yı? A takım kadro zenginliği nedeniyle tekrar alt yapıya giden Eslem’i??? Eslem Belçikalı olmuş olsaydı Premier ligde saç benzeşdaşları gibi 30-40 Milyon €’luk oyuncuydu desem, inanırmısınız? İnanmazsınız, ama inanın öyle… Çünkü aynı şeyleri Atınç Nukan için de söylemiştim…
Forvet hattı kanatlarda Kerim, Olcay ve Töre ile bile oldukça verimliyken, geçen yıl Arsenal, Liverpool ve Tottenham’e kök söktürülmedi mi? Arsenal’e CL’de haksız sayılacak bi şekilde elenmedik mi? Bunlara Quaresma’nın eklenmesi nokta transfer değil de nedir? Quaresma’nın Nani’den oyuncu olarak beş eksiği mi vardır??? Santrafor bölgesinde giden Ba’nın yeri Gomez ile fazlasıyla doldurulmuştur… Hatta küfredilen Yönetim, Gomez transferini, UEFA’nın önceki yıllardan yaşadığımız transfer şampiyonlukları(!) nedeniyle elimizi kolumuz bağlamasına rağmen, son derece ticari bir zeka ile çözerek yapmıştır. Dahası, kabul ediyorum biraz paranoyak bir düşünce ama, Mustafa veya Cenk’ten birini Fenerbahçe alabilmiş olsaydı yabancı oyuncu kuralı Beşiktaş aleyhine değişmeyeckti.. Hatta Önder Özen’in ifadesiyle “Beşiktaş hem Önder Özen’i hem de TFF’yi bu kural değişikliği nedeniyle dava etmeliydi… Çünkü Beşiktaş kurallara uygun 5-6 yıllık yatırımını yapmış, sonra birileri bu kurallara uygun oyuncu bulamadığı için Beşiktaş aleyhine bozmuştu… Bu Cenk ve Mustafa bu kadar değerli iken, nasıl bu kadar değersiz görülebiliyor, enteresan:)
Bütün bunlara ek olarak geçmiş yıllardan her oyuncunun performansını çok yukarılara çekerek çok daha fazla verim alabileceğini kanıtlamış bir Hoca’mızı da gönül rahatlığı ile ekleyebiliriz… Oooo, biliyorum biliyorum, Şenol Güneş’i beğenmeyen de çok. Ama isterseniz ülkenin futbol imparatoru(!) kıyaslayabilirsiniz… Kıyaslama sonucunu bana söylemenize gerek yok…
Bitmedi… Bütün bunlara yönetimde olduğu 8-10 yıl içinde mayıs ayı kazma vurma şenliklerini geleneksel hale getiren, şimdi ülke futboluna yön veren(!) Demirören’in bi türlü başaramadığı, ondan önce Bilgili’nin “İnönü stadı tarihi eser bir çivi bile çakamazsınız” “beyaz yalan”ları ile 20 yıl boyunca uyutulduğunuzu unuttunuz… Geleneksel kazma şenlikleri ve tarihi eser çivi çakamazsınızdan Vodafone Arena açılışına doğru yaklaşırken, Vodafone Arena’yı yapmak bir anda değersiz önemsiz bir hale geldi(!) “Stad yapıyousun anladık” alaycılığına konu olur hale geldi! Enteresan!
Bitmedi… Bir başka transfer şampiyonu ve haksız yere 2. haftada yenildiğimiz Trabzonspor’un ve geçen yıl’ın Lig Şampiyonu Galatasaray’ın forma reklamını söyleyebilir misiniz??? Söyleyemezsiniz çünkü yok! Bu yılın transfer en baş şampiyonu Fenerbahçe’nin geçen yıl ki forma reklamını söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz! Çünkü yoktu! Çok kötü yönetilen(!) Beşiktaş’ımızın önümüzdeki 8 yıl daha hangi forma reklamına sahip olacağını biliyorsunuz ama…! Hem de geçen yıl ülkemizi şampiyonlar liginde temsil eden Galatasaray’ın “Devlet böyüklerinin araya girdiği belli olan” THY reklamı gibi değil… Gerçek bir Marketing başarısı ile bir dünya devi, Vodafone, ile yapılmış bir sponsorluk anlaşması…!
Boyalı Basın’ın Şampiyonlar ligi ön elemesi öncesi şampiyonlar liginde Final oynattığı(!) Fenerbahçe’nin tüm yıldızlarına rağmen, hiç bir yıldızı olmayan Shaktar karşısında aldığı ağır yenilgiyi, Rizespor karşısında ki çırpınışını, Antalyaspor karşısında 5 dakika uzatılan maçın 7. uzatma dakikasında(!) olmayan bir faul sonucu kazanılan serbest vuruşla galip gelebildiğini, eğer galip gelememiş olsa ülke boyalı basınının kalem ve mikrofonşörlerlerinin Pereira’nın ipini nasıl çektiğini görürdük:) Futbol’un bir takım oyunu olduğunu ve takımların beraber oynayan oyunculardan oluştuğunu herkes ne çabuk unutuyor:) Buradan bakarak ben ve benim gibi objektif değerlendiren tüm futbol anlayanlarının Beşiktaş’ın elindeki kadronun ligin en iyi kadrosundan biri olduğunu zaten söylüyor… Haa lig henüz 3. haftasında ve biz henüz lig şampiyonu olamadık o ayrı:)))
Bu Beşiktaş’mı kötü yönetiliyor??? Bu transferler mi yetersiz??? Bu takım mı kötü??? Ama.. Ama ya kaleci diyenlerin olduğunu duyar gibiyim… Bana Türkiye’nin en iyi 3 Kalecisini sayın desem, bugün bir çoğunun burun kıvırdığı Tolga Zengin’i bize gelmeden önce herkes sayardı, ne oldu? Bize geldikten sonra Tolga Zengin kaleciliği mi unuttu??? Yoksa “komşudayken kaz görünüyordu da bize gelince mi tavuk” oldu??? Mert Günok’u bile Tolga Zengin’e yeğleyenlere küçük hatırlatma, Mert Günok’un dahli var veya yok ama Bursaspor 3 haftada sıfır puan toplamış durumda…! Geçen yıl Galatasaray’ın şampiyonluğunda en önemli faktör gösterilen Muslera ilk 3 haftada yediği hatalı gollerle takımını yakan kaleci haline gelmedi mi?
Son olarak bu aktardığım düşünceler sonrası takıma ve yönetime bu kadar sallamaya “el insaf” diyorum. Yönetimimiz hakkında yazılan yazılar eğer yönetime sallamıyorsa yazarının “yönetim yalakası” ilan edilmesi bizde gelenekseldir, umurum değil, ben doğru bildiğim şeyi yazarım kim nasıl isterse öyle anlar:) Mevcut Yönetimimizden bir tek kişiyi tanımam, söz konusu Beşiktaş ise, Başkan Fikret Orman’ın deyimiyle de, “Babamı tanımam”.
Cengiz Altın / Beşiktaş Arena
Böylesine tek taraflı bir bakış açısıyla yazılmış, eleştirel düşüncelere haksız ithamlarda bulunan bir yazı bir Beşiktaş taraftarına ve böyle güzel bir haber sitesine yakışmamıştır. Taraftarların kulüplerinin menfaatleri adına söyledikleri sözler, talep ettikleri şeyler tamamiyle amacından saptırılıp rakip takım hayranlığıymış gibi gösterilip şahsi fikrini söyleyen taraftar haksız eleştirilere maruz bırakılmaktadır. Eleştirinin, muhalif kontrolün olmadığı her iktidarda iktidar sahipleri hata yapmaya mahkumdur. Hal böyleyken muhalif düşüncelere haksız ithamlarda bulunulması yakışıksız bir davranıştır. İnsanların haklı eleştirileri böyle itibarsızlaştırılmamalı. Bu ne bir Beşiktaş taraftarına ne bir Beşiktaş sitesine yakışmaz. Mevcut yönetimi sevebilirsiniz belki yakınlığınız vardır bilemiyorum ama bu onların eleştirilmez oldukları anlamına gelmiyor. Sportif açıdan da 4 yılda 0 başarı elde etmiş bir yönetimi sportif konularda lütfen savunmaya çalışmayın çünkü sunduğunuz argümanlar kabul edilebilir şeyler değil samimi bulmuyorum bu davranışınızı.
Tek taraflı bakış açısı ile yazılmış eleştirisine katılmıyorum… Bir savunu mudur? Evet… Ama Savunu’nun da argümanlarla yeterince temellendirildiğini düşünüyorum.. Eleştirel aklın doğruya en fazla yaklaşabilmesi için, kıyaslara, karşılaştırmalar ihtiyaç duyduğu da bir gerçek… Sadece negatif eleştirerek doğruya yaklaşmamızın mümkün olduğunu sanmıyorum, ki bunun başka disiplinlerden de örneği olduğunu sanmıyorum. Yazının kapsadığı süreç içinde yazıya konu olan tüm verilerin, gerek sosyal medya da gerek medya da yapılan yayınların çokluğu ile karşılaştırılınca bu anlamda, yazı ve savunduğu fikirler, belki de, yapayalnız… Bunun da ötesinde bu yazıyı “Yönetim ne yaparsa iyidir” perspektifinden değerlendirmek, bence, haksızlık olur. Beşiktaşlılık biraz da çArşı felsefesi ile bir karşı duruşsa, ki bence öyle, bu yazı bu anlamda medya negatif bombardımanına da bir karşı duruştur. Mevcut yönetimin eleştirilecek yanları yok mu? Böyle bir şey olması olanaksız ve insan aklına aykırı… Eleştirlecek konulardan birine bir önceki “Vodafone Arena Logosu hatalı mı” başlıklı yazıda yer verdim. “İnsanların haklı eleştirileri” ise, bence, inanılmaz sübjektif…
Eline sağlık.15 paragraf ile Fenerbahçeyi övmüşsün.Fikret Orman diye bitirdiğin için gören olmamış.Mükemmel trollük.Alkışlıyorum
15.paragraf yazının TEK amacı.
Yaşasın Fikret Orman ,eğer trol değil gerçekse kaç sene daha kalmasını isterdiniz,onu da yazıya eklerseniz ona göre yol haritası çıkaralım.
15 paragraf yazı,yarısı varsayım yarısı Fenerbahçe, site adı Beşiktaş Arena.
Okumayı bilmek yetmez, okuduğunu anlamıyorsan bence okumaktan da vazgeç, zaman kaybı… Dahası “Trollük” falan gibi ifadeleri de, bence, önce anlamını bilerek kullan… Çok kısa yazdım, umarım anlayabilirsin… Anlamak için de sözlük falan kullanmak da serbest, hani çekinme diye özellikle söylüyorum…
Yazıya “ruhu” açısından katılsam da bazı noktalarda aşırı bir iyimserlik olduğu gerçek. Ben de Cengiz Altın gibi yönetimin çoğu zaman izansız ve abartılı şekilde eleştirildiğiniz düşünenlerdenim. Ayrıca FB ve GS açısından basının ne kadar yanlı (artık acımasızlık ve izansızlık derecesinda) olduğunu da kabul ediyorum. Ama bu yönetimin, en azından bu sezon özelinde transfer konusunda başarısız olduğu bir gerçek. Orta saha ve kaleye yapılmayan transferler maddi yetersizlikle açıklanamaz. Belli ki büyük bir plansızlık mevcuttu. Ayrıca, tüm maddi olanaksızlıklara rağmen federasyona ve medyaya karşı gerekli durumlarda daha dirençli olunabilseydi, en azında ligi 2. bitirerek ŞL gruplarında mücadele edebilir veya bir Türkiye Kupası kazanılabilirdi. Keza basketbol ve amatör branşlarda yapılanlar da ortada. Neticede ekonomik imkansızlıklar ve başlı başına Beşiktaş tarihinin en büyük projesi olan stad inşaatının neredyese bitme noktasına gelmesi dışında, yönetimimiz hem sportif açıdan hem transfer açısından daha çok başarılı olabilirdi. Çünkü sadece bir defa değil, birçok defa bu imkanlar yakalandı.
Sevgili Uyar önce “..yönetimin çoğu zaman izansız ve abartılı şekilde eleştirildiğini düşünenlerdenim…” ile sağladığın katkı için teşekkür ederim. “en azından ligi 2. bitirerek ŞL gruplarında mücadele edilebilirdi” ifadesi, sanırım, lig ikincisinin doğrudan gruplara katılamadığı, ön eleme oynamak zorunda olunduğu ve geçen yıl biz Arsenal’e bu ön eleme turunda elenerek UEFA’ya kaldığımız dikkatinden kaçmış… Türkiye kupası ise aslında ne kulüpler ne de oyuncular için çok şey ifade etmediği de artık kimse tarafından saklanmıyor, Türkiye kupası maçlarını kulüpler oynatamadığı oyuncular için bir tür rezerv lig olarak görüyorlar. Basketbol diğer Amatör branşlar için, bana göre de haklı bir eleştiri getirirken, Hentbol başarılarını gözden kaçırmamak gerektiğini düşünüyorum… Amatör branşlarda Kulüpleri belli yaptırımlara iten yasal bir durum var mı, bu cevabı yazarken henüz araştırmamıştım, ama bu kadar çok farklı branşta ve sadece adı Amatör olan ve de ülkede izleyicisinin bu kadar az olduğu branşlarda katılım sağlamanın çok gerekli olmadığını düşünenlerdenim…
FB’nin şampiyon olduğu yıl, onların cezası sebebi ile ikinci olsa idik doğrudan ŞL’ye gidecektik. GS bizi geçti ve ikinci oldu.
Ben gayet güzel ve her yazısında sadece eleştiri yapanlara karşı olarak yazılmış olması açısından amacına çok uygun bir yazı olduğunu düşünüyorum.Tabi ki bu yönetimin hataları oldu ve olmaya da devam edecektir. Ancak YD yönetimi dahil hiç bir yönetim Fikret Orman yönetimi kadar acımasız ve insafsızca eleştirilmedi. Bu yönetimin geldiği dönemde 4-5 Milyon dolar olan yıllık sponsorluk gelirlerinin daha stad bitmeden, hiç bir başarı yakalanmadan 40 milyon seviyelerine çıkması bile bu yönetimin nasıl iyi niyetli, düzgün çalıştığının göstergesidir diye düşünüyorum.