“Kirve, sünnetten önce çocuğun giysilerini yaptırır, onunla bir arkadaş gibi konuşur. Sünnet sırasında bir sandalyeye oturup çocuğu kucağına alır ve kımıldamasına engel olacak biçimde sıkıca tutar. Sünnet sonrasında da çocukla sürekli ilgilenir.” Wikipedia Bugün, genellikle “goygoy” yazan sporun boyalı basınında bu gazetelerde görmeye alışık olduğumuzun dışında, bana göre gerçekten güzel bir yazı okudum.
Yazı çok güzel, çok bilgilendirici ama bir o kadar da, yazarın ilk paragrafına aldığı “Çünkü sevgili takım tutarlar, çünkü siz futbolsever değilsiniz. Aklımdaki başlığı buraya yazsam, bu yazıyı bırak okumayı, üzerini çizersiniz. Bu sayfayı açtığınıza göre. Yazıyı sonuna kadar okuyun. Sonra kime küfür etmek istiyorsanız, edin! Ben de dahil.” Bölüm yazıyı okuyan, benim gibi, bizim gibi Beşiktaşlılar için ve ne olacağını kolaylıkla kestirebilenler “Futbolseverler” için, yazının kahramanlarına(!) bir küfür oratoryosu doğaçlama gelişiyor.
Biz çok kötü yönetildiğimiz döneme ülkede ki “diğer” takımlardan çok daha önce girdik. Henüz “Allaanı seversen bu transferlerle bizi pozitif anlamda daha fazla çıldırtma… yeter Demirören yeter” havalanı karşılama goygoyunun sonuçlarını kavramamışken, bu yönetim politikasının, ayağımıza bağlı bir beton olup bizi en dibe çektiğinin farkında değildik. Dahası dibe doğru olan yolculuğumuzu garip bir şekilde “vaay çok hareketliyiz, hareketimizi diğer takımlar fena kıskanıyor” şeklinde kutluyordu, camianın büyük kısmı…
Ayağımızdaki beton dibe vurduğumuzda kırıldı… Sonra yukarı çıkmaya başladık… En önemli Feda kahramanı kulübe hiç kimsenin tahmin etmediği oranda para kazandırarak Çin liginin yolunu tutarken, diğer takımlara renkli goygoy medyası, her gün bir başka dünya yıldızını iki haneli milyon Avrolarla transferini sadece yazabilirken(!), Beşiktaş Boyko, Alexis, Marcelo, Aras transferini yapıp, oynayarak tecrübe kazanması, yazın yapılacak Avrupa şampiyonasında olası İsveç milli takımında oynayarak muhtemel transfer piyasasını çok daha yukarılara çekebilecek olan Milo’yu Bundesligaya satın alma opsiyonsuz kiralayarak beş nokta transfer yaptı. Ki Aras’da bugün şampiyonluğa koşmakta olan takımda forma şansı bulması imkansıza yakın olması nedeniyle, muhtemelen banko oynayacağı LaLiga’ya kiralandı… Bir kulüp ara transfer dönemini ancak bu kadar doğru geçirebilirdi…
Tamamen kendi imkanlarımızla, doğru yönetimle kendi stat inşaatımızın sonuna “şafak sayıyoruz”. Futbolcu maaşları bizde gerçek ve sürüdürülebilir bir düzeyde… “Diğer”lerinde ise sürekli açılan gelir gider makası bugünlerde “diğer”lerinden birinin iflası olarak telaffuz edilirken, mevcut durumun devamında “diğer”lerinden diğerinin de çok yakında akıl almaz kötü ekonomik yapısının üzerindeki “çiçekli nevresim”i kaldırmaya doğru hızla ilerlerken, konuyu yazmama neden olan “Kirve kendini Futbol zirvesinde” gösterdi. Çünkü mevcut durumun 2-3 yıl daha sürmesi halinde Beşiktaş ile diğerlerinin ekonomik gücü arasındaki makas Beşiktaş lehine o kadar çok açılabilirdi ki, bir daha kapatmak için Arşimetin “dünyayı yerinden oynatacak kaldıraç”ının gücü o makası kapatmaya yetmezdi…
“Diğer” iki büyük birinin ayağındaki tonlarca ağırlıktaki “çilek”leri yiyerek dibi boylamış durumda, diğerini ise “aa ne güzel doğa harikası denen Yıldırım çarpmış” durumda… O zaman Kirve bunları “kucağına almalı”, yoksa batıyorlar…
Serkan Bayar bu soruları benim gibi Beşiktaş penceresinden değerlendirmiyor, bir futbolsever olarak sorup değerlendiriyor.. Ve bana göre “diğerlerinin” hiç hoşlanmayacağı sorular soruyor;
Peki Bakan Kılıç’ın, “geleceğe yönelik kulüplerin borçlarının yapılandırması çalışması da olabilir” yani, “devlet bankaları hiç faizsiz kulüplerimizin borçlarını mı ödeyecek?”
Yine Bakan’ın sözlerinden; “Yayın gelirlerinin kulüplere aktarılıp, kullanılmasından sonra borçların ödenmesi konusunda bir sıkıntı yaşanmayacak.” Digiturk zaten dünyada en fazla yayın geliri ödeyen kurum değil mi? Onu da ben şu şekilde okudum, “Digiturk parayı bundan sonra Galatasaray ve Fenerbahçe’nin istediği gibi dağıtacak.” olarak bu çok doğru soruların ikisini, Beşiktaşı bekleyen haksızlığa ışık tutmak için, buraya almak isterim. Kulübümüzün, bence, doğru yönetildiğini, “olmayana ergi” metodu ile anlatabilmek için… Sığ “yönetim yandaşlığı/karşıtlığı” tartışmalarında yüzme bilmeyenler boğulsun, umurum değil… Kişiler önemsiz, önemli olan Yönetim sistemi ve aklı!
Bu iki soru bile geçmişi haksızlığa uğramışlıklarla dolu olan Beşiktaşımızın hakkını, yıllar sonra bir maç sonunda “sekiz sıfırlık Ankaragücü maçı ve Malatyaya giden doğanlar” olarak dillendiren bir Başkana rağmen, onun da çok büyük çabası ile yeni bir haksızlığa doğru yol alınması için Bakan tarafından yelkene rüzgar basılmış durumda…