Yanılmıyorsam yazılarını da en az adamlığı kadar sevdiğim Vedat Okyar’ın sözleriydi, yazılarından çoklukla okuduğumuz, “ben o topa ayağımı sokmam” ya da “saha içine çok girmem” minvalinde ifadelerle “maçların Hoca kısmına” çok girmek istemezdi.
Bunu da Hoca’ya ve kararlarına saygı olarak ifade ederdi. Bugüne değin yazdığım yazılarda da ben de olabildiğince, en azından eleştirel boyutu itibarıyla, bundan kaçındım. Çünkü Şenol Hocaya gerçekten inanıyorum, hem futbol bilgisine, hem de adamlığına…
Derbi oynandı bitti ve biz maçı 2-0 kaybettik. Kazansaydık Lig bitecekti oysa… Ülkede Tanrı’yı(!) oynamaya meraklıların sayısını, çeşitliliğini düşününce, bu maçın sonucunu önceden tahmin etmek aslına bakarsanız hiç zor değildi.
Yayıncı kuruluş dekoderleri, reklam pastalarının payı, satılan/online okunan spor gazetelerin reklam/gelirleri işin ekonomik boyutuyla, bunun da ötesinde, “ülke futbolunda ben ne dersem o olur Tanrıları(!)nın egoları”… Bu Tanrılar(!) siyasetten bürokrasiye bir yelpazede otururlar…
Çarkın dönmesi için(!) Beşiktaş kaybetmeli ve lig devam etmeliydi…
Bu Tanrılar(!) dilediklerini ülkemizde “Messenger”ları, Hakemleri kullanarak yaparlar…Hep öyle olmuştur… Bu Messenger’ların da en afilisi maçın başındaydı… Maç başladı, gerçekten olmayan bir faul sonrası, Messenger’ın bile tahmin etmediği bir zamanda, olmayacak yerden golü yedik. Arkasından 2 sarı kart çıktı anında, biri Caner’e diğeri de Alves’e… O gol o dakikada gelmemiş olsaydı o kartlar çıkmazdı, buna inanıyorum. Devamında en az 2 kere Turuncu kart(!) görmesi gereken Caner ve en az 2 kere daha sarı kart görmesi gereken Alves bu kartları görmediler ve oyunda kaldılar.
Ama maçın kaybedilmesinin nedeni, bence, “Messenger”ın bu kararlarından daha çok, bizim ilk yarıyı Şenol Hoca’nın oyuncu tercihi ile 1 kişi eksik oynamamızdan kaynaklı. Bu eksikliği yaratan oyuncumuz da Olcay… Hoca’da bunun farkında.. Olcay’ı devre arasında soyunma odasında bıraktığı, yanılmıyorsam 3.maç bu maç oldu.
Ama Hoca’nın kafasına Töre ve Kerim de çok yatmıyor… Ve Kerim’e verdiği şansları, bence Kerim iyi kullanamadı… Töre ise Olcay’a göre geriye çok daha az yardıma geldiğinden, Şenol Hoca insiyatifini Olcay’dan yana kullandı. Geri düştüğümüzden dolayı da, geriye yardıma gelen oyuncudan çok, ileride katkı sağlayacak oyuncuya olan ihtiyaç nedeniyle de Töre oyuna dahil oldu ve ikinci yarı, yanılmıyorsam 6 ciddi pozisyona girdik.
Şenol Hoca’nın kanatlarda kendisini ve bizi Olcay-Töre-Kerim sarmalından çıkartacak olan oyuncuyu neden burada düşünmediğini gerçekten bilmek isterdim. Bana göre Sosa’yı kanata atıp Oğuzhan’ı Sosa’nın yerine çekip Tolgay’ı da Oğuzhan’ın yerinde Atiba’ya Partner yapması takımımızın oyuncu yapısı içindeki en ideal yapı olurdu… “Sosa kanat oynamaz”cıları ciddiye almıyorum… Sosa her iki kanattada oynayabilir, oynadı da.. Hem de Atletico Madrid’te. Bu diziliş bize inanılmaz bir pas akışkanlığı sağlar, çok daha kolay set oynayabiliriz. Gol yollarında çok daha üretken olabiliriz. Buna eminim.
Tüm bunlara rağmen Volkan Tolga’dan daha fazla kurtarış yapmak zorunda kaldı…Biz 8 gol pozisyonu üretip gol bulamadık, Fenerbahçe 5 pozisyondan 2 gol buldu… 8 pozisyonun sanırım 6’sı ikinci yarıda geldi, çünkü Olcay-Töre değişikliği oldu. Elbette buna Fenerbahçenin de skor üstünlüğü ile geride kalma isteğinin de katkısı olmuştur. 82’de Alexis’in hatası ile gelen 2.golden sonra oyun bir çok oyuncu için kafada bitti.
Maç sonu ve ertesi günü onların yarışta kalabilmiş olmalarından kaynaklı kutlamalarının şiddetine bakıldığında yüreklerinden ne kadar büyük taş düştüğünü anlamak çok kolaydı. Renkli basın ve figüranları Pereira’yı “Harward”lı bile yaptı. Oysa maçı biz de kazanmış olabilirdik, direğe takılmasaydık, Rico uykusunda atacağı pozisyonu kaçırmamış olsaydı, mesela…
Biz hala gizli lig lideriyken, oradaki şampiyon olmuş havayı anlamam mümkün değil. Bu kaybedilen derbinin bize neler kazandırdığını önümüzdeki maçlarda göreceğimize de inanıyorum. Geri kalan 12 haftada puan dahi kaybedeceğimizi sanmıyorum.
Cengiz Altın / Beşiktaş Arena