Son derece ateşli geçen bir transfer döneminden sonra gerekli hamleleri yapmadıkları gerekçesiyle kısmen haklı olarak tepki çeken Fikret Orman ve yönetimini bu yazımda geniş ölçekte değerlendirmeyi planlıyorum. Öncelikle eleştirirken olabildiğince sığı ve kısır döngülerden çıkıp geniş perspektifte bakmak gerektiğini düşünüyorum. Yönetimin gelişi, gelişimi, kulübü devraldıklarında kulübün durumu nasıldı, sorunlar neydi, sorunlara çözüm üretebildiler mi ve üzerine bir misyon ve vizyon ekleyip gelişim kaydedebildiler mi gibi, ama gerçekçi ama vicdani değerlendirmeleri konulara bölerek birlikte değerlendirelim.
Öncelikle kulübü aldıkları noktada içi tamamiyle boşaltılmış, finansal açıdan çökmüş, gelecek gelirleri bile kullanılmış, şişik maaşlı ancak hiçbir piyasa değeri olmayan son derece vasat bir takım bırakılmış, sponsorların güvenini kaybetmiş haliyle mali ortak bulamayan, imajı yerle bir olmuş, ligde ilk 3’e dahi girememiş, menajerlerin oyuncağı olmuş, taraftarı bedava biletlerle fazlasıyla şımartılmış, Avrupa’dan usulsüzlükten men edilmiş, finansal fair play’e takılmış, alınan oyuncuların hiçbir alacağı ödenmemiş, bonservisleri ödenmemiş ve yapılandırılmamış, gelir kazanılacak sponsorluklardan gelir kazanmak bir yana kat kat fazlasına tazminat ödemeye mahkum edilmiş, hiçbir borcu yapılandırılmamış, tesisleşmesi tamamlanmamış, amatör branşlarda son derece başarısız ve borcu yıllık gelirinin tam 3 katı olan bir kulüp aldı Orman ve ekibi.
Sorunlar haliyle çok fazla. Bir insanın altına girmeye kolay kolay cesaret edemeyeceği noktada. Kulübü bu noktada aldılar, bu büyük cesaret ister o yüzden kulübü bu şartlara rağmen sahiplendiği için kendisine şükranlarımı sunuyorum. Buraya kadar sorunları anlattım kısaca peki başlık başlık bu sorunlar ile ilgili neler yapıldı ona bakalım şimdi de.
Kulübün finansal durumu içler acısıydı düzeltildi mi?
Cevap kısmen evet kısmen hayır. Borçlar yapılandırıldı ve belli bir düzen getirildi. Kulüp en azından borçlarını parça parça da olsa ödeyebilmeye başladı. Ancak geniş ölçekte bakarsak tabi ki kulüp dar boğazı geçmiş değil, bu kadar kısa sürede stat yapıyorken geçmesi de beklenemezdi sanırım.
Kulübün gelecek gelirleri hala temlikli mi?
Cevap evet. Kulüp ciddi anlamda temlik verdi. Sponsorlukların bir kısmı ve yayın haklarının bir kısmı temlik edilerek kullanıldı. Olaya mazeret uydurup ama kullanmak zorundalar diye girmeyeceğim zira başlık başlık gidiyorum sonunda vicdani bir değerlendirme yapabiliriz. Dolayısıyla bu konuda gelişme yok hala ciddi bir temlik söz konusu.
Oyuncu maaşları ne durumda?
Bu konuda yönetimi tebrik ediyorum. Şişik maaşlı hiçbir şey vermeyen ve ortalaması 2.5 milyon euro olan Portekizliler’den ortalaması 1.5 milyon euro civarı olan kaliteli ve genç yerli yabancı kombinasyonu olan, en önemlisi maaş dengesi iyi olan bir kadro yaratıldı. Ancak şunu da belirtmek de fayda var. Demirören döneminde verilen toplam maaş bütçesinden fazlası veriliyor şuan. Burada tebrik ettiğimiz nokta bunun dengeli ve hakeden oyunculara veriliyor olması.
Takımdaki oyuncuların market değerleri nasıl?
En büyük gelişim burada diyebiliriz. Kadromuzdaki nerdeyse her oyuncunun satıldığında maddi bir değeri ve piyasası var. Oyuncu pazarlamaya başladık ve devam ediyoruz. Ancak geldiklerinde değeri olan Fernandes’i satamamaları ve bedava elden kaçırmaları, başkanın anlaştık sözleşmesi bende diyip sonra anlaşamadık diye yanlış beyan vermesi son derece hatalıydı. Yine aynı şekilde o dönem oynasa iyi bir market değeri olabilecek Quaresma’yı kötüleme kampanyası ile kovarcasına göndermek de kulübü ciddi anlamda maddi ve manevi zarara uğrattı. Üstüne hem sorun yaşadığın üzerine öyle ya da böyle kulüpten gönderdiğin oyuncuyu geri getirmek tek kelimeyle fiyasko. Genel olarak bu konuda gelişme var ama geçmişte yapılmış büyük hatalar da yok değil.
Sponsorlar?
Bu konuda mükemmel iş çıkardı yönetim. Düzenli mali ve idari yönetim ve düzelen imaj en önemlisi stadyum projesi sayesinde yenilenen ve yeni yapılan sponsorluk anlaşmaları Beşiktaş’taki mali akışı şuan için sağlayan en büyük faktör. Geldiklerinden beri yaklaşık 800 milyon Tl’lik sponsorluk müthiş bir iş. Rakamlara tek tek bakıldığında daha iyisi yapılırdı diyen olacaktır evet olabilirdi. Bununla birlikte Fenerbahçe ve Galatasaray ile karşılaştırıp onların sponsoru yok bizim var diyen de olacaktır. Gerçekçi olursak bu kadar kötü mali tabloda uzun vadeli orta değerde yapılan bu anlaşmalar büyük başarı gözümde. Kulübün imajının da ne denli düzeldiğinin en büyük kanıtı.
Beşiktaş’ın imajı?
Beşiktaş özellikle Demirören’in akıl almaz yönetimiyle süreklilik arzetmek bir yana geçici olarak bile rekabet edebilen kulüp imajını kaybetmişti. Şuanki tabloda kulüp imajını geri kazandı diyemeyiz. Ancak mali ve idari anlamda iyi yönetilerek sponsorluklar ve mali konularda imajımızı kazandığımız bir gerçek. Bununla birlikte son derece amatörce ve kötü verilen yönetici ve başkan demeçleri, gelmeyen sportif başarılar ve alınamayan derbi galibiyetleri ile kulübün ülke içindeki sportif imajı hala çok kötü durumda. Özetle hala ciddiye alınan bir rakip değiliz. Ama bunun 2016 sonunda 10 yıllık periyotta düzeleceği aşikar.
Sportif başarı
Beşiktaş şampiyon olamadığı her sene başarısızdır dersek pek mantıklı bir çıkarım yapamayız. Ancak 3 sene boyunca 3. olan Türkiye kupasında hiçbir başarısı olmayan, Uefa kupasında ise sadece 2. tur görebilen bir takım olarak çakılmış durumdayız. Sportif anlamda yönetim tek kelimeyle vasatın da altında kaldı.
Menajerlerle kulübün ilişkisi?
Demirören’in bıraktığı yerde desek yeridir. O dönemde transferleri menajerler yapıyordu şimdi de öyle. Kendi futbolcu veritabanı olmayan, tamamen menajerlerin önüne koyduğu oyuncuların arasından tercih yapan, imkanları kısıtlıymış gibi koca Beşiktaş kulübüne hiç yakışmayan bir tercih formasyonu aynen devam ediyor. Bunun üstüne doğru olmadığını herkesin bildiği iyi olmak bir yana hiç olmayan bir scout ekibi olduğu için bu yanlış süreklilik kazanarak devam ediyor. Tek artı Mendes gibi bir köpek balığına yedirilen paralarının artık yedirilmemesi. Ertan beyi bunun dışında tutarsak tabi ki. Her sene bir oyuncu nasıl iteliyor bu kulübe hayretle izliyoruz. Başkan da izliyor olsa gerek.
Transferlerdeki başarı oranı?
Demirören dönemine göre nimet, bizim ölçümüzde ise vasat. %50’lik bir başarı oranı mevcut ve bu iyiye gitmiyor. Sezer, Eneramo ile başlayan furya; Quaresma ve Tosic ile devam etti. Beck, Rhodolfo ve Gomez doğru atışlar olduğu için %60 gibi bir başarı oranı mevcut. Başkanın inanmadığımız scout ekibi ve gelecek dönemin transferleri bile hazır söylemlerini bir yana koyup, bir sportif direktör ve devamında gerçek anlamda profesyonel bir scout ekibi kurması gerek. Tabi bir de en önemlisi popülist hamleleri bir yana koyup Quaresma gibi yanlış transferleri altından kalkamayacağı hamlelere dönüştürmemesi gerekiyor.
Taraftar ile olan iletişim nasıl?
Demirören’in bedava bilet ile beslediği taraftarı mutlu etmek pek kolay olmayacaktı zaten. Ancak Fikret Orman’ın aşırı sert tavrı, Çarşı’ya karşı samimi ve hoş olmayan açıklamları ve ayırıcı demeçleri taraftar ile iletişimi son derece kötü etkiledi. Çok daha sıcak ama displinli bir tavır bu işi çözebilecekken modern politikadan örnek alınmış bu tavır zaten fazlasıyla radikal Beşiktaş taraftarını kulüpten uzaklaştırdı.
Finansal durum nasıl?
Açıkçası tartışmaya çok açık bir konu. Totalde 580 milyon olan borç 1 milyar oldu ama bunun yarısı stada gitti kalanı kur farkı sadece 100 milyon arttırdık oyuncuları satsak onu da kapatırız gibi kelime oyunları olduğu için algıya kaybetmemek gerek. Önemli olan borcun ne kadar arttığı değil. Önemli olan ne kadar paranın harcandığı. Örnek verecek olursak Demirören kulübün geliri 120 milyonken 300 milyon harcayıp 2 senede borcu 360 milyon arttırdı ve sportif başarı yakalayamadı. Ancak Fikret Orman futbol takımına, oyunculara ve transflere Demirören’den fazla para harcadı. Rakamlardan görebilirsiniz. Şuanki maaş bütçesi o zamankinden fazladır ve buna rağmen yine sportif başarı yoktur. Bu da harcanan para/sportif başarı anlamında Fikret Orman’ın bir farkının olmadığını ortaya koyuyor. Zira Orman yönetimi zamanında borcun artmamasının sebebi futboldaki giderlerdeki küçülme değil, gelirlerin artışı ve bolca yapılan hisse senedi satışı ile sermaye arttırımlarıdır. O yüzden değerlendirme borç ne kadar arttı değil ne kadar harcayarak yine 3. olduk hem de borç ikiye katlandı meselesidir.
İdari durum nasıl?
Kulübün belli bir disiplin ile yönetildiği aşikar. Ödemeler ve borçlar planlı. Ancak yeterli mi? Tabi ki değil. Çok daha iyisi yapılmalı, yapılacağı açısından umut verici.
Tesisleşme nasıl?
Mükemmele yakın. Stadyum yapılıyor, Nevzat Demir yeniliyor, Şan Ökten yenileniyor, basketbol arena projesi hazır. Bu konuda bu imkanlarla eleştirmek vicdansızlık olacaktır.
Amatör Branşlar?
Tek kelimeyle rezalet. Küme düşen takımlarımız, play offa gidemeyen erkek basketbol takımımız mevcut. Bir de hiç unutamayacağımız 3 kupalı şampiyon basketbol takımızın Galatasaray’a peşkeş çekilmesi ve yöneticilerin son derece basiretsiz şekilde Arroyo’yu satarak pazara kazandık şeklinde açıklamaları tek kelimeyle rezalet.
Başkanın açıklamaları?
Başkan açıklamalarıyla çok fazla hayal kırıklığı yarattı. Stat konusunda herkesin tutmayacağını bildiği tarihler vermesi, transfer konusunda yine herkesin öyle olmadığını bildiği planlarımız var gelecek sene alacağımız oyuncular belli demeçleri, menajerler seçmesine rağmen scout ekibimiz seçiyor dediği oyuncu tercihleri gibi birçok konuda kendi deyimiyle söylediği beyaz yalanların artık bir sonu gelmeli. Neredeyse her gün konuşuyor. Bunu azaltmalı. Zira bu kadar sık konuşan bir insanın hata yapmaması da mümkün değil.
Başkan sözlerinin arkasında durdu mu?
Maalesef hayır. Demirören’den hesap soracağım, bağımsız denetleme şirketine kontrol ettirip sonuçları sizlere açıklayacağım diyeli 3 yıl oldu. Gerçekçi bakan taraftarlar zaten hesap sorulamayacağını da açıklanamayacağını da biliyordu. Kızdığımız nokta bu sözü vermesi. Bu tarz sözleri vermemeli ve kimseyi aptal yerine koymamalı. Şayet veriyorsa gereğini yapmalı.
Tuğrul Yenidoğan Faciası
Tuğrul Yenidoğan gibi youtube videolarından takip ettiğimiz üzere kulübün plazasında özel hayatını fazlasıyla yaşayan bir adamı hala görevden alamadı. Nedenini tahmin edebiliyoruz. Çok büyük bir hata ve hala temizlenemedi.
Misyon ve vizyon
Sorunlar çoktu ve temelde sorunları çözmek için geldi ama tabi ki bu yeterli değil. Peki sorunları çözmek dışında kendi kulübe bir şey kattı mı?
Vodafone Arena. Cesaret gerektiren projeyi yıllardır bekletilen projeyi hayata sokarak Beşiktaş’ın geleceğini teminat altına aldı. Zira bu şekilde apar topar yapılmasa uzun bir süre daha bu stat yapılamazdı. Bittiğinde de mali anlamda ve manevi anlamda Beşiktaş’ın temel direği olacaktır. Bunlar dışında desteklediğim nokta kulübünden devamlı Türkiye’nin en büyük camiası olarak söz etmesi ve Uefa kupası hedefi. Hedef önemlidir. Bu söylem ağızdan ağıza yayılırak bir gün Beşiktaş’a kupayı getirecektir. Presentable görüntüsü, yabancı dil bilmesi ve eğitimli olması ve iyi konuşma yeteneği ile koltuğu iyi dolduruyor.
Peki unuttukları neler?
Fulya projesine gereken önem verilmiyor. Kulübün avukatı kasıtlı olarak davaya gitmiyor ve kulüp davanın düşmesini istiyor. Tabi ki sebep Demirören’i korumak, neden ise elindeki 100 milyonluk senet. Davayı Beşiktaş taraftarından gönüllü avukatlar ücretlerini cebinden ödeyerek sürdüyorlar. Bir an önce kendilerine gelmeliler. Fulya Beşiktaş’ın geleceğidir.
Aynı zamanda Fulya’da hali hazırda duran ve kullanılmayan bir arsamız mevcut. Bununla ilgili herhangi bir girişim duymadık. Kaldı ki mali değerinin yüksek olduğu biliniyor.
Beklentimiz nedir?
Daha az demeç veren, demeç verdiğinde sözlerini çok daha dikkatli seçen, sadece yapabileceği şeyleri taahhüt eden, özel hayatını medyadan koruyabilen, Beşiktaş’ın haklarını her türlü platformda daha net şekilde arayabilen, taraftara daha sıcak ve yapıcı, birleştirici mesajlar veren, yeni yönetimine çok daha profesyonel ve işinin ehli insanları seçen, Ercan Saatçi gibi arkadaşları için Sezer gibi adamları bu kulübe sokmak bir yana kapısından geçirmeyen, iyi bir sportif direktör getirip profesyonel bir scout ekibi kurdurup tüm işleyişi ekibin eline bırakarak futbolun işleyişine mesafeli duran bir Fikret Orman. Meselemiz kişilerle değil. Fikret Orman bu kulübü 3 yıl daha yönetebilir ama tüm bu olumsuzluklardan arınarak. Bunlara dikkat ederse Beşiktaş onu, o da Beşiktaş’ı büyütecektir. Koltuğa ve makama görsel ve duysal özellikleri ile yakışıyor, hamleleri ve vizyonuyla bunu tamamlamalı.
Son olarak; eleştiri eğer doğru yapılırsa olumlu sonuç veren bir yöntemdir. Unutulmamalı ki bilmeden ya da yeterince düşünülmeden yapılan hata sadece yanlıştır. Bile bile yapılan ise ihanet. Yönetimi eleştirirken ihanet kelimesini çok duyduğum için ekleme gereği duydum. Ortada çokça yanlış olabilir, var da, ancak ihanet yok. İhanete 2004-2011 yılları arasında uğradık.