Bir sezon daha geride kaldı, payımızda ise yine hayal kırıklığı var. Son şampiyonluğumuzdan bu yana belki ilk kez derli toplu oynayan, dirençli, çabuk kırılmayan, ilk 6 haftada kopmayan bir Beşiktaş izledik. Öyle yalan yok! Hepimiz heyecanlandık, en umutsuz olanımız bile acaba dedi bu sene. Teşekkürler Mr. Bilic.
Bu sezon her açıdan değişik bir sezon oldu. 3. kulüp olduk mesela. Veli oynamadığı için tempomuz düştü ondan kazanamadık diyen, Messi’yi Olcay’a değişmem diyip oyuncusunu onure eden, evimizdeki iki derbiden ”aslında” 6 puan çıkaran, bu iki maçta ezeli rakiplerimize 6 gol atan ve hücum futbol oynatan, Ba’sı Sosa’sı olmadığı gibi kulübesinde Tolgay’ı değil Hasan Türk’ü olan, Holosko’ya en büyük biziz tabi ki yeneceğiz Fenerbahçe’yi dedirtecek cesareti veren ve sezonu 3. bitiren ”Samet”in kuyruğuna ip bağlayan güzel taraftarımız ; Bursaspor maçını derbi olarak nitelendiren, yaldır yaldır saldıran önüne geleni deviren ilk 15 haftanın formda Beşiktaş’ını Galatasaray maçında 35 metreye kadar çeken, Necip ve Mustafa Pektemek ile ilgili çok güzel hayalleri ve metaforları olan, Liverpool maçından önce Eskişehir maçında rotasyon yaparak takımın ligde ipini çeken, bu rotasyonu dinlendirme ile açıklarken son derece önemsiz olan İstanbul’daki Tottenham maçına tam kadro çıkan, Sosa’ya Atletico Madrid gibi biz de yapabiliriz dedirtecek cesareti(!) veren Bilic ise tabiki COMMANDANTE dedi haklı olarak.
Hayır hayır sakın ola öyle düşünmeyin. Bu bir Samet Aybaba günah çıkarma ayini veya propogandası değil. Bu kafasını önüne alıp sakince düşünen Seba’dan öğrendiği adaletli olma, iyi insan olma bayrağını taşımaya çalışan bir Beşiktaşlının kendi içinden geçirdiği düşünceleri. Malum dışarıya çıkarınca hışma uğrayabileceğimiz ya da hakaret davası alabileceğimiz bir dönemde yaşıyoruz.
Evet aranızda Bilic’e haksızlık ediyorsun diyenler olacaktır. Belki de ediyorumdur. Tam 30 hafta eleştirirken bile sahip çıkılması ve desteklenmesi gerektiğini söylediğim Bilic’e haksızlık etmek tabi ki istemem. Zira insanlar ayaklarına kadar gelen fırsatları değerlendirmiyorlarsa ne kendilerinin ne de başkalarının onlara acıması kimsenin iyiliğine de olmaz. Evet stadı yoktu, evet parası yoktu evet evet kadrosu da zayıftı. Peki tüm bunlara rağmen ayağına gelen fırsatı tepmeyip sadece maçlarını kazansa ne olacaktı? Şampiyon. Sanırım o da değil, EFSANE. 30. haftaya kadar getirdiği yarışı son 4 haftada kaybeden birisinin stad vb. gibi mazeretlerin arkasına sığınmasına izin vermek Beşiktaş’ın ipini çekmektir. Hele ki bunu Bilic yapmıyorken onu savunmak için yapmak.. Son 2 hafta yenemediğimiz 2 takım Galatasaray ve Fenerbahçe değil beyler! Antep ve Akhisar! Konya’ya girmiyorum bile.
Taraftar yapımız o kadar değişik ki son 10 yılda en iyi puanı topladı, kadrosu güçsüzdü, stadı yoktu diyip Bilic’in kalması gerektiğini savunanlar da aynı kişiler; Fikret Orman’ın hiçbir mazereti olamayacağını stadın paranın olmamasının başarısızlığın önüne geçmemesi gerektiğini söyleyip ”Köpekler istedi diye Atlar ölmez” yazabilecek kadar ileri giden de aynı kişiler. Karar verin mazeretlere mi sığınacağız gerçeklerle mi yüzleşeceğiz. Bilic de yönetim de başarısız olmuştur. Bilic’in sözleşmesi dolmuştur. Başarısız olan imkansızlıktan değil karakterindeki derin yaralardan dolayı başarısız olmuştur. Bitirememe, hakettiğini düşünmeme içgüdüsünden kendini vurmuştur. Yönetimin ise sözleşmesinin son 1 yılı kalmıştır. Başarısız olmaya devam ederse Bilic gibi onlar da gidecektir. Artık mazeretleri bir kenara bırakın ve kulübe de kendinize de acımaktan vazgeçin. KAYBETTİK. Tabi Bilic’in yaptıklarının bir kısmını buraya dökerek tüm ihaleyi ona bırakmak gibi bir niyetim yok. En büyük pay yine oyunu oynanması gerektiği gibi oynayamayan, kulübün ”gerçek” sahibi olan kongrenin yetkilendirdiği yönetimindir. Onların payına düşeni alması ise sadece zaman meselesidir.
Sevinmek için sevmedik biz diyip Bilic’in son maç öncesi konuşması gibi güzel halkımın duygularına dokunmaya çalışmayacağım. Evet sevinmek şart değil biz alışığız. Ama biz sevinemiyorsak haketmeyen başkaları da sevinemeyecek. Diğer İki İstanbul kulübü kupa hanesini şişirirken hala kafamızı kuma gömmeye devam eder de ülkemin halinin özeti gibi istikrar istikrar diye çığrınıp insanları haketmediği koltuklarda oturtmaya devam edersek ne ağlamaya ne de sevinmeye hakkımız yoktur, olmayacaktır.
Haydi Kalk Ayağa Yürü GÜNEŞ’e yönetim.
Çağrı Asarlı / Beşiktaş Arena