Bundan yıllar evvel İstanbul’a ilk geldiğimde staj yaptığım otelden çıkıp benim gibi Beşiktaşlı bir arkadaşımla soluğu beleş tepede aldık. Yıllarca siyah beyaz televizyonda ve gazetelerde gördüğümüz yere, yeşil zemine bakmaya gittik. Oradaydı işte. İstanbul’un en güzel stadı. İzmir’de bir Atatürk stadı var o zamanlar. Kapasite her şey dersen en büyük stat o.
Sonra tribünler yarı yarıya olmaktan çıktı. Herkes kendi stadına gitti. Ondan da sonra papazın çayırına derme çatma usulü bir stat yapıldı. Alüminyum kaplama. Ben İstanbul’a yerleştim bu arada. Galatasaray çok cazgırlık yaptı diye TOKİ ona stat yaptı. Onlar ancak dere yatağına ev yapar onu da sel alır; hayretken hem de.
İnönü sanki böyle bir eski kaldı. İki cazgır evlerine gidince de burayı yenilemek lazım fikirlerinin yerlerinde yeller esmeye başladı. Hadi bu mayıs, yok öteki mayıs derken yıllar geçti.
Sonra Fikret Başkan çıktı, tam da paramız yokken, tamda sırtımız duvara dayanmışken; ben bunu yıkarım. Yıktı.
Bu sırada ben meslek hayatımda hızlı bir dönemdeydim. Koşuşturma arasında bir gün bir baktım stadın yerinde yeller esiyor ve Beşiktaş’ım iş yerimle aynı olsa bile ulaşmanın imkânsız olduğu bir yerde oynamaya çabalıyor. Bundan bir süre sonra içimde müthiş bir özlem duygusu peydah oldu.
Ne oluyor statta, sosyal medyada fotoğraf var mı falan derken www.besiktasarena.com adresini buldum. Hazır bilenler varken sorularımız arttı bizimde. Cevaplar geldi yine.
Bir prekast 8 ton. Yeni açık 29 sıra. Eski açık 16 sıra. Eğimi 27 derece. Çatıyı ben tutacam o gerecek… Geçen sefer olmadı ama bu sefer Ağustos’a yetişir, olmadı Eylül yok yok daha da uzun sürer… (Anılan rakamlar ve tarihler gerçek değerler değildir.)
Bugün bütün sorular benim açımdan bitti. Bugün ben stada girdim… Hep şakasını yapardım ama gerçekten Beşiktaşlıların hacı olma yeri orası. Artık bana hacı diyebilirsiniz. İlla dinle ilgili olmak zorunda değil ya! Tüm cevapları da biliyorum artık. Erdim ben! Mesela prekastlar çok ağır ve büyükler. Öyle büyükler ki bir araya 40 cmlik bir tuğla konmasa tek adımda çıkamıyorsunuz mesela. Kolonların kaplaması zor çünkü epey genişler. Moda alanında konteyner kent var mesela.
En baştan yazalım. İşler süper gidiyor. Her yerde birisi bir iş yapıyor. Alçı sıva yapanlar eski açığın köşeye kadar gelmişler. Havalandırma işi aynı şekilde devam ediyor. Net olarak şöyle ifade edilebilir, çalışma imkanı olan her alanda birileri işini yapıyor. Boş oturan yok. Boş alan yok. Her bir tribün katında 20 kişi var desek, sadece numaralıda 100 kişi var demektir. Birde görünmeyen adamlar var tabi. Mimarı mühendisi. Onlarda orada. İnce işler için örneklerin tamamını gördüm diyebilirim. Ne yapılacak belli yerini gösterin adamlar amade. Hemen yapacaklar. İnce işleri planlayan ekipten bir mühendis ustalara şap için kalıp çakılacak bir yeri gösteriyordu mesela. Bizim evden fırın kadar var. (fırın yakında yani sokağın karşısında) Bu akşam şap atılacak oraya. Ben oradayken saat ikiydi.
Yani uzun lafın kısası biraz daha bekleyeceğiz ama tam ne kadar onu bilemiyorum. En güzeli Ağustos’ta bitmesi tabi ama bitmezse de artık sorun değil. Çünkü sonucu gördüm ben bugün. Kapalı üstte oturup bir sigara yaktım. Yeşil zemin halı gibi. Deli İbo gidiyor oda benim gibi zemine aşık olmuş kafayı kaldırmıyor. Deli gibi bağırıyoruz İlhan’a at diye. Üzülmez bile aşka gelir futbola döner. İnanın bana. Yeni açık tarafına penaltı atabilecek rakip göremiyorum. Karşındaki taraftarın gözüne bakarak öyle bir şey yapmak imkânsız çünkü.
İlginç bir şey söyleyeyim, kapalı üstten bakınca alt kat görünmüyor. Saha sanki hemen orada. Alt kat hiç yok. Sonra sahaya iniyorsunuz bu sefer iki tribün katı birden tam yanınızdan yükseliyor ve hiçbir yatay algısı yok. Sanki bir duvar resmi gibi en tepedeki sıra bile seni kuşatıyor.
Eski açık mevzusu çok geçmişti forumda. Kimse fikir yürütmesin derim. Kapalıdan solunuza bakınca saat kulesi küfeki kaplı sütunlar ve ağaçlar harika görünüyor. Tarihi duvarın yenilenmesi bitince o taraf şehirle müthiş uyumlu olacak.
Unutmadan öyle bir stadyum falan yapılmıyor. Lüks bir stat yapılıyor. Lütfen bir düşünün kaçımızın evinin şap betonunda strafor katmanı var. Benim evde yok, komşu kendi salonunda ben kendi salonumda birbirimizle konuşuyoruz. Havalandırma ünitesinin bir fanı var, C segmentinde bir arabaya takıp uçmasını sağlayabilirsiniz. O sütunlar ve tribün altlarında kalan kısımda büyülenmemek elde değil. Antik bir kenti içinde dolaşıyormuşsunuz gibi bir his verdi bana.
Benim ısrarlarımdan bıkarak unutulmaz bir günü yaşatan arkadaşıma teşekkür ederim. Küçük bir hatıra olarak bir küfeki parçası aldım. Ömrüm boyunca bende kalacak.
İnşaat sırasında girmek herkese nasip olmayacak ancak tabi asıl olan duvarları, zemini, locası, müzesi bitmiş halde gidip maç izlemek. 3 ay 5 ay. Her ne kadar sürecekse artık. Beklemeye değecek.
Vodafone Arena 11 Nisan 2015
Yunus Sarıusta
İçimizden Biri / Beşiktaş Arena