Dünyada bu güne kadar üretilmiş tüm bilgiyi bir PC ye yükleyin. Birçok terabaytlık bir veri oldu mu elinizde. Şimdi şöyle düşünün tüm bu veri kadar veriyi bir günde uzaydan toplayabilecek bir süper teleskop yapılıyor. Bilgi dünyanın hiçbir zaman diliminde olmadığı kadar çok elde ediliyor ve belki de bundan çok daha hızlı paylaşılıyor.
Beşiktaş hakkında da o kadar fazla bilgi paylaşılıyor ki bunların hangisi doğru hangisi yanlış bilemiyorsunuz. Özellikle sosyal medyada takipçi peşinde koşanlar yalan yanlış bilgiler paylaşılıyor. Bundan Beşiktaş’ın zarar görebileceği kimsenin aklına gelmiyor. Hafta içinde gelen bazı bilgiler Matrix’in bir sahnesini hatırlattı bana. İhanet eden mühendisin Ajanla yemek yediği sahne. Elindeki çatala saplanmış bifteğe bakar ve derki “Sulu bir biftek yediğime inanmak istiyorum”. Aslında öyle değildir. Bu bir yanılsamadır. Ancak siz gerçek hayattan o sahne çekilirken o aktörün gerçek bir biftek yediğini de bilirsiniz. Sinema güzel sanat.
Öncelikle eski oyuncumuz Ricardo Quaresma’nın tekrar geri alınabileceğine dair iddialar vardı Cuma günü. Her fırsatta as başkan ve başkan tarafından söylenen Sportif Direktörlük sisteminin geçerliliği ve en son bu görevinde Şenol Hoca’ya devredildiği durumdan sonra oyuncu izleme sisteminin de devre dışı bırakılması demektir. Popülist transfer günlerine geri dönmektir. Sahada takım gerideyken kendi şovunun peşinde koşan oyuncu demektir. Takım en önemli deplasmanına çıkacakken bir hafta önce bilerek kırmızı görebilecek kadar gamsız, vurdumduymaz oyunculara yol açmak demek. Ülkesinde istenmeyen bir adamın menajerlik oyunlarıyla yeniden paramızı sömürmek demek. O oyuncuya 3 milyon Avro vermekte çok para vermek demektir, 700 bin avroda çok para vermek demektir. Göğsündeki Beşiktaş armasıyla süslenmiş 7 numaranın bir kez daha bu Portekiz züppesinin sırtına geçirilmesiyle oluşacak itibar kaybının parasal karşılığı yok.
Perşembe günü gelecek sezonun fikstürü çekildi. İki sene önceki fikstüre düşen çıkan takımlar yer değiştirilmiş o kadar. Mesela biz Trabzon’la sıklıkla 2. Haftalar oynuyoruz ya da şöyle bakılabilir. Trabzon ilk haftalarda illa üç büyüklerden biriyle oynuyor. Biz Galatasaray’la sondan iki üç hafta önce oynuyoruz. Çok tanıdık değil mi? Derbilerin ilk yarı içerde oynanması şaşırttı mı peki?
Şimdi, ey Beşiktaş Başkanı ey yönetim diye gireceğim cümleye ama duyuyorlar mı bilmem? Buraları izleyen var mıdır? Kendimize mi yazıyoruz bunları orası meçhul. Şu fikstürü görünce aklınızdan ne geçti acaba. Bu fikstür kesinlikle TV fikstürü. Tüm bu tesadüfler yayıncı kuruluş ücretlerinden sonra böyle oldu. Eh fena mı? Ne güzel kulüpler gelir elde ediyor, bizde modası geçmiş yıldızları izliyoruz işte. Etoo geldi Podolski geldi (Lucas mı Lukas mı ön adı kafam karışık o konuda) belki daha da gelecek.
TV kuruluşu kime satacak bu maçları? Futbol severlere. Futbol sever iyi futbol yoksa sahada gider sinema izler. Kimse karşısında uyuyakaldığı maça para vermez. Demek ki neymiş önce iyi futbol olacak. İyi futbol için iyi saha, iyi hakem, iyi seyirci olacak. Tribünlerde kaç bin kişi olursa olsun takımını destekleyecek, hır gür çıkarmayacak. Maçların çekişmeli olacak. Gol oranı yüksek olacak. Zaten o zaman tüm dünyadan insanlar senin ligini takip edecektir. Zaten yayın gelirinde o zaman artacaktır. Yoksa aylık 1100 TL ücretle geçinmeye çalışan adama keyfi için 100 TL TV ücreti ödetmeye çabalayarak bu iş olmaz. Kahvehanelere birahanelere sıkıştırışın o zaman sen bu taraftarı.
Futbol adına hiçbir doğru yapmazsan, o futbolu pazarlayamazsın. En basit örneği bu yılın 4 transfer öyküsü. Ülkeden en çok paraya transfer olan Demba Ba, yani bir yabancı. Bu ülkede oynarken transfer olan 2 oyuncu var, biri Atınç Nukan, diğeri Enes Ünal. İkisi de genç. İleriye dönük yatırımlar. En pahalı yerli Arda Turan. Onunda kaymağını yiyen İspanyollar.
Sözün özü, bu değersiz ligde yayıncı kuruluş cumartesi ve pazarları en çok taraftarı olan iki kulübe ayırıyor. Nicelik olarak en kalabalık onlar. En çok TV paketi alan onlar zira. Kısır çekişmeleri, demeç savaşlarıyla taraftarı gaza getirip bu acımasız rekabeti pazarlayan onlar.
Bize de Cuma ve pazartesi kalıyor. Avrupa ligi oynasan da bu iki gün var oynamasan da bu iki gün var. Seç beğen al.
İlk ve tek sportif direktörümüz kadar candan ve ihtiraslı olarak içimden şunu söylüyorum, oyun buysa bizim çocuklar bu oyunu bozar.
Bunu Yönetim söyleyemez. Beşiktaş’ın hem başındayken hem federasyondayken bu kadar hakkını yiyen bir adamı seçimde destekleyen bir yönetim bunu söyleyemez. Komik olur. Evet bir ligin içindesindir, bir masada sana da diğer tabaklara konduğu gibi biftekler seviş edilir. Ancak dikkat etmezsen çatalı sapladığın biftek attan mı eşekten mi gelmiş bilmezsin.
İçimizden Biri / Beşiktaş Arena