Mesela, “doğru söyleyeni dokuz köyden kovalar”. Deniz Çoban’ın canlı yayına çıkması ve yaptığı açıklamalar bana bu atasözünü çağrıştırdı. Aslında o kadar büyük bir şey yaptı ki Deniz Çoban. Bir anda bütün eski hakemleri işsiz bırakabilirdi. Klişelerle geçiştirilen futbol yorum programlarına konuşacak konu bırakmadı. Olayın kendisi konu diyebilirsiniz haklı olarak. Ancak benim izlediğim programda yorumcular o kadar şaşkındı ki uzun süre lafı gevelediler. O kadar geveledikten sonrada “dürüstlük yaptı” sarmalından kapattılar konuyu.
Rıza Kaptan’a odaklanan oldu mu bilmem? Ben dikkat ettim. Deniz Hocanın şansı o canlı yayına Rıza Kaptan’ın röportajı sırasında çıkmaktı. Hem Rıza Kaptan’ın kalenderliği hem de maç sonunda hakem hatasıyla doğranmış bir takımın hocası olarak karşısında duran insanın duygusal olarak yıkık durumda olduğunu ayırt ederek sergilediği yaklaşım örnek alınmalıdır. Rıza Kaptan, son büyük kaptandır benim gözümde. Beşiktaş’a transfer ücreti yüksek diye kaptan olmamıştır.
Ancak bana göre ilerleyen zamanlarda bu röportajın zararını bir tek Deniz Hoca görecek. Zaten MHK Başkan’ı rotayı saptamış; kendi kararını versin bizde kararımızı veririz diyor. Merkez Hakem Kurulu karar alma merciidir. Biri hatırlatmalı kendisine. Yoksa kendi başına karar alamayan biri olduğunu düşüneceğiz ki öyle birinin MHK’nın başında ne işi var diye sorular peşinden gelecek.
Aklıma takılan ikinci atasözü Bıldırki (Bıldırın) hurmalar mabadı tırmalar. Geçmişte yaptığın şeylerin bugün seni sıkıntıya sokması gibi bir anlamı var.
Fenerbahçe maçınından sonra hakem eleştirmenlerinden biri yazmış gazetesinde. Tolga Özkalfa geçmişte yaptığı hatalar yüzünden bu maçta Ersan Adem Gülüm’e kırmızıyı verememiş. Tolga Özkalfa hangi ManU maçını yönetti de Nani’yi atmadı. Fenerbahçe aleyhine hangi penaltıları verdi de Gomez’in düşürülmesine penaltı veremedi.
Bıldırın yapılanlar bu maça damga vurduysa ben hemen söyleyeyim, RVP’nin tüm uyarılara rağmen ısınmak hareketlerini taç çizgisinde yapmasına engel olamayan TFF, Fenerbahçe teknik ekibi ve hakem ordusu bu aczin faturasını gelecekte çekecek. Ne aleyhine kart verebilirler ne de oyundan alabilirler. En şanslı olanı Fenerbahçe hocası. En baştan oyuna almaz. Tabi Fenerbahçe Hocası olarak kalabildiği sürece.
Hakemler hakkında konuyu bağlamak lazım. Avrupanın 6. Büyük futbol bütçesinin başındaki TFF yöneticilerini esnaf lokantasında aşçıbaşı yapmazlar. Basit bir nedenden ötürü. Düşünün kalfa geliyor her gün bir yemek yakıyor. Geçiyor karşısına ustanın “Ustaa bu yemek yandı.” Bir daha tencerenin başına geçirmez onu aşçıbaşı. Gider patates soğan soyar. Hakemler her hafta sonu geliyorlar “ustaa, yemek yandı” bir hafta sonra başka maç veriyorlar. Gene yakıyorlar.
Deniz Çoban’ın, Halis Özkahya’nın, Bülent Yıldırım’ın, Tolga Özkalfa’nın ve diğer hakemlerin hatalarını görmemek ilginç. Not veriyorlar diyebiliriz belki. 3 hafta maç vermiyorlar sonra gene maç alıyorlar. Eh be TFF, eh be MHK yahu bu hakemlerin en iyisi Cüneyt Çakır, onunda bize faydası yok. Alın size bir atasözü daha. Mum dibine ışık vermez. Bu hakemlerin beceremediğini görüp halen yeni hakemler yetiştirememek nasıl olabilir.
Futbolcu yetiştiremiyoruz, antrenör yetiştiremiyoruz, hakem yetiştiremiyoruz ama maşallah yöneticiler halen yerli yerinde. Al bir atasözü gibi söz daha; ben sana mühendis olmazsın demedim ki adam olamazsın dedim.
Devlet kaynakları bitip her koyun kendi bacağından asılsın dendiğinde biz bu yöneticilerin görev yaptığı zamanlara dönüp ahlarla vahlarla anacağız. (Bknz: BJK)
Sakla samanı gelir zamanı ya da moda tabirle at fav’a bekle.
Fava dedim canım çekti kalın sağlıcakla.
İçimizden Biri / Beşiktaş Arena