Ne güzeldi her şey haftaya 5 puan önde girilmiş, takımda yavaş yavaş şampiyonluk coşkusu başlamış, taraftar kenetlenmiş, birkaç siyasi hata dışında yönetim geri plana çekilerek sözü oyunculara bırakmıştı.
Önce Kasımpaşadan yenilen darbe bizi biraz silkelemiş herkesin bize karşı olduğunu ortaya çıkarmış futbolcularımızın şampiyonluğun o kadar da kolay kazanılmayacağını, haftalardır süren mücadelenin taçlandırılması için konsantrasyon kaybının acı sonuçlarının olacağını hatırlamasına neden olmuştu.
Cumartesi günü doğal olarak gerekli totemlerimi yaptıktan sonra televizyon karşına geçip maçımızı izlemeye başladım. Tutuktuk, ürkektik, hızlı ve efektif oyunumuzu ortaya koyamadık. Bir durgunluk vardı sebebi belli olmayan sonrasında gelen golle rahatlamış, taze demlenmiş çayımdan rahat bir yudum almış patlamış mısırımın keyfini çıkartıyordum. Ancak Akhisar’ın atak oyunu olmamasına rağmen bizde bir türlü organize olamıyor yırtıcı oyunumuzu sergileyemiyorduk. Sonra hayatımda gördüğüm en saçma penaltı pozisyonunu yaşadım. Yıllarca halı sahada, asfaltta defans kaleci pozisyonunda oynadım. Hiçbir topa o şekilde yaklaşmadım. Bu kadar acemi bir hareket süper lig topçusuna yakışmadı.
İkinci yarı ise beklentimi doğrular gibiydi, zor ve yeteneğe dayalı gol atıp, acemice hatalardan hem de çok bariz hatalardan goller yedik. Çok detaya girmeye gerek yok hepimizin malumu yenilen gollerde nasıl işler yapıldığı, yada yapılamadığı. Sonuç olarak Gomez ve Cenk belki de bize şampiyonluğu getirecek golü ağlara gönderdi.
Maç içinde yedek kulübesinde oturan Necip’in, Serdar’ın göz yaşları Q17 üzüntüsü, takımımızın nasıl bir arada olduğunun kenetlendiğinin birlikte sevinen birlikte üzülen bir arkadaşlık yapısında olduğunun en önemli göstergesiydi. Bu takım bu çocuklar dibine kadar şampiyonluğu hakkediyor.
Halı saha maçlarında çok sık karambol olunca herkes gol atmaya çıkınca hep bir ağızdan bağırırdık Beyler Biraz Sakin diye bu laf şimdi hepimiz için geçerli artık.
Sosyal medya klavye kahramanları her zaman en acıtıcı darbeyi yakınınızdan bekleyin ifadesini doğrular gibiydi, sövmeler saymalar, gitsin gönderilsinler havalarda uçuştu. Taraftarlık bu değil, karşılıksız aşk böyle bir şey değil. Şimdi eleştiri kafa koparma zamanı değil. Önümüzde 4 maç var 2 si mabedimizde buralardan 6 puan çıkartılacaktır. Futbolcuların takıldığı sıkıştığı yerde büyün Beşiktaş taraftarı oyuna müdahil olup maçları kazandıracaktır. Artık klavye kahramanlığını bırakın. Şampiyonluğa odaklanın.
Buradan bir Beşiktaş dışı takımada laf edesim var. Yönetiminin neredeyse tamamı Beşiktaşlı!!! Olan başında Beşiktaşlı hocası olan takım bizi yendikten sonra hiç maç kazanamadı, önce Kayseri’ye sonra renkliye yenildiler. Ne demişti biz Avrupa kupasına katılmak için mücadele ediyoruz. Demek ki yönetimden birileri onlara Beşiktaş’ı yenerseniz sizi Avrupa’ya götüreceğiz demiş, onlarda ömürleri boyunca koşmadıkları kadar koşup, bizi tekmelerle, itmelerle çekmelerle insan üstü mücadele ederek yendiler.
Ne ilginçtir ki aynı Avrupa mücadelesini başka takımlara gösteremediler. Çok manidar bu artık bizim maçta o kadar koşturan motivasyon neyse diğer maçlarda da aynı motivasyonla çıkmalarını sağlamak için biraz daha mı kesenin (motivasyon kesesi) açmaları gerekiyor bilemiyorum. İnşallah seneye (2016-2017 sezonu sonunda) kendilerini PTT de görmeyi nasip eder Mevla’m.
Trabzon maçı ise beklenen sonla bitti, şaşırtmadı beni saha olayları ise tam beklediğim gibi gerçekleşti, Maç 0-0 bile olsa 88 de o maç tatil olacaktı yine oldu.
Sonuç olarak biz bu sene Şampiyon Olacağız Yeter Ki İnancınızı kaybetmeyelim. Biz kendi Göbeğimizi Kendimiz Keseceğiz.
Serkant Güzelküçük / Beşiktaş Arena