Önce İstanbul’daki Liverpool, ardından çok talihsiz bir şekilde beraberlikle biten Balıkesirspor ve dünkü SAİ Kayserispor maçı ile Perşembe akşamı oynayacağımız Brugge maçı gösteriyor ki; camiamız uzun süredir görmediğimiz kadar birbirine kenetlenmiş durumda ve bu hem taraftarın tribünlere katılımı hem de tüm Beşiktaşlıların artık rahatça “şampiyonluk” iddiasını dillendirmesi açısından son 4-5 yılda üzerimize serpilmiş ölü toprağını attığımızı göstermesi vesilesi ile başlı başına önemli bir durum.
Perşembe akşamı oynayacağımız rövanş maçına, dünkü maçın aksine yine tek forvetli 4-2-3-1 düzeni ile çıkacağımızı düşünüyorum. Çünkü bu düzen, STLS’de düşme potasında olan takımlara karşı oynadığımız bazı maçlarda beklediğimiz katkıyı sağlayamazken, AL’deki yüksek tempolu ve oyun düzenlerine sadık takımlara karşı tam olarak istediğimiz oyunu ortaya koymamızı sağlamaktadır. Maalesef STSL kalite olarak Avrupa futbolunun hala çok gerisinde ve bu durum bizim gibi sistemine bağlı kaldığı müddetçe başarı sağlayan takımlar için bazen baş ağrıtıcı olabiliyor.
Burada kendi adıma bir özeleştiride bulunmak istiyorum; bulunduğumuz ortamlarda bazı Beşiktaşlı arkadaşlarım, kapalı defans yapan Anadolu takımlara karşı 4-4-2 ye dönmemizi, çünkü bu diziliş ile rakip ceza sahasında çok daha rahat çoğalabildiğimizi sıklıkla dile getiriyorlardı. Ben ise bizim sistem takımı olduğumuzu, sistemimize ne kadar sadık kalırsak o kadar iyi oynayacağımızı, o sebeple büyük küçük takım ayrımı yapmadan her maça aynı diziliş ile çıkmamızın daha iyi olacağını savunuyordum. Dünkü maç gösterdi ki, o görüşü savunan arkadaşlarım çok daha doğru bir görüş ortaya koydular. Pektemek’in temposu ve azmi hem Ba’yı çok rahatlattı hem de çoğu zaman orta sahaya kadar gelerek yaptığı presle takımın maçın hiçbir anında orta sahada eksik kalmamasını sağladı. Ayrıca, Atiba’nın yerine Tolgay’ın oynaması bize hamle üstünlüğü getirdi. Tolgay, Atiba ve Veli kadar tempolu bir oyuncu değil ama müthiş bir futbol aklı ve pozisyon bilgisi var. Zaten Veli’nin amansız presi ve Mustafa’nın orta sahaya kadar gelip ekstra pres katkısı sağlaması ona çok büyük bir hamle alanı açtı. Böylece açık söylemek gerekiyor ki bizim bile beklemediğimiz rahat bir galibiyet aldık. Ayrıca, görülüyor ki devre arasında yaptığımız 3 transferin ikisinden doğrudan katkı aldık. Alman Ernst transferinden beri böyle doğrudan katkı aldığımız transferler oldu mu? Açıkçası hatırlamıyorum. Fernandes bile devre arasında geldiği sezon değil, bir sezon sonra katkı vermeye başlamıştı.
Gelelim Brugge maçına. Yukarıda da dediğim gibi bu maça 4-2-3-1 dizilişi ile çıkacağımızı düşünüyorum. Bu oyun bizim gibi kompakt oynayan ve sistemine sadık kalan takımlara, yani AL takımlarına karşı çok daha verimli olmaktadır. Çünkü bu oyun ile orta sahada kaptığımız toplar ile çok hızlı şekilde rakip kaleye inebiliyoruz. Kapanan Anadolu takımlarına karşı bu şans çoğu zaman bulunmuyor. Ayrıca bu maç için, eğer sakatlığı geçip yetişir ise Veli-Atiba ikilisi ile başlayıp Tolgay’dan önde yararlanmamızın daha iyi olacağını düşünüyorum. Sakatlığı geçerse Sosa hamle oyuncusu olarak girmeli. Eğer Atiba oynamaz ise Veli’nin yanına Tolgay değil Necip gelmeli. Çünkü Tolgay rahat oynama alanı bulduğunda maksimum verim alabileceğimiz bir oyuncu. Hatırlarsanız Liverpool maçında da Veli ve Atiba’nın önünde, onları pres gücü ile çok başarılı olmuştu. Dünkü SAİ Kayserispor maçında da Pektemek’in ekstra pres gücü onu oyunda tuttu. Kendisi zaten pres yapmayan veya pozisyon almayan bir oyuncu değil, sadece önceliği pres olmamalı.
Fener maçına gelince, zamanında ismini hatırlamadığım bir antrenöre sormuşlar; “kısa vadede hedefiniz nedir?”, cevabı “bir sonraki maçı kazanmak”. Tekrar sormuşlar “uzun vadedeki hedefiniz nedir?”, cevabı “bir sonraki maçtan sonraki maçı kazanmak”. Hele Brugge maçı bir geçsin, istediğimizi alalım, ondan sonra Fenerbahçe maçına ayrıca bakarız.
Son olarak gelme imkanı olan tüm Beşiktaşlıları, Perşembe akşamı Olimpiyat Stadı’na bekliyoruz.
Beşiktaş Arena / Uyar Altuntaş