Lig Tv’nin iddia uzmanı kadrosundan girip hafta sonu sabah kuşağının teslim edildiği kişi tam ne demek istedi, ne demeye çalıştı anlamam zor oldu. Beyinsiz dememiştir. Kibar biri. “Beyinsizlikte” derken acaba “düşüncelerini beyniyle üretemeyen kişi” mi demek istedi? Böyle bir şey mümkün değil ki zaten!
Söylediklerinin arkası boş olan, nesnel kanıtlara dayandırmayan kişileri kastetmiş olabilir. Konu Lig TV’nin (aslında DİGİTURK’ün) şampiyonu belirlediği iddialarıydı.
Bu savı etrafımda çok duydum. Tipik Amerikan dedektifi mantığı bu, parayı takip et katili bulursun.
Bu savı dillendirenler de bunu söylüyorlar. Sonuçta futbolun en büyük geliri yayın hakları. Bu parayı verende kar etmek isteyecektir. Bundan doğal bir durum yok. Eh o zaman en çok decoder satacağı ortamı kurguladığını düşünmek çok da beyin kullanmadan yapılan bir eleştiri olmaz.
Bu böyle midir? Kim bilir? Böyledir demek de bir iddiadır, değildir demek de bir iddiadır. İddia programına yazılır kim daha çok güveniyor görülür. Buyurun size bir para kapısı daha.
Ancak Digitürk bu konuda bilgi topluyor. Üye olurken hangi takımı tuttuğunuzu soruyorlar. Bu bilgiyle ne yaptıkları ise meçhul.
Lig Tv’nin futbol üzerine yorumcularıyla, yayın içeriğiyle yaptığı yıkım ortada. Yıllarca sivri dilli eleştirmenleri ekrana taşıyarak, adına futbol magazin dedikleri leş gibi programları yıllarca yayında tutarak futbola çok büyük engel oldular. Ligin değerinin çok üzerinde paralarla alınan ihaleler nedeniyle şimdilerde 3 dakikalık özetleri de vermediklerinden (daha doğrusu o kadar uzun süre sonra vermeyi şart koştular ki, kimse gidip almıyor) diğer kanallarda bin türlü hile hurda konuşulmak durumunda kalıyor. Bir de futboldan gelmeyi bırakın loca dışında maç izlememiş insanlar o ekranları işgal ediyor.
Kendi adıma şunu söyleyebilirim; lig fikstürü belirlenirken hiç de fiks bir tutum görmüyoruz. Avrupa’ya gitsek de gitmesek de biz cuma – pazartesi oynuyoruz. Buda mı gol değil?
Yan hakemin arkasından geçen topa devam denildiği, penaltı atışında çizgiye basılıyor diye kırmızı verildiği geçen sezonu unutmadım. Bütün bunların derbi maçlar öncesi, son haftalarda yapıldığını unutmadım. Fenerbahçe maçında kısa boylu provakatörün takımımın teknik direktörüne yaptığı el kol hareketlerinin medeni bir ülkede kırmızı ve ülkeden men etmeye yol açabileceğini biliyorum. Bizim ülkemizde o adama milli takım kaptanlığı verildiğini biliyorum.
Her neyse uzun süredir yazmıyordum, neden diye soruyorlar. Kimsenin umurunda değil de ondan. Olimpiyattaki son maçımıza kimse tenezzül edip gelmedi.
Sosyal medyada Beşiktaş’ı kimseye bırakmayanlar, tribünde yalnız bırakıyor. Maç seçiyor. Sonra kalkıp futbolcuyu suçluyorlar. Futbolcu beğenmiyorlar.
Son söz Beşiktaş hep rakiplere ve hakemlere rağmen şampiyon olmuştur. Bunu da rahmetli Süleyman Seba bir şampiyonluk sonrası gazetelere ilan vererek beyan etmiştir zaten. O ilanın özelliği şudur, sonunda her şeye rağmen şampiyon olan oyuncularını tebrik eder Başkan. Onların emeğini diğer tüm etmenlerden üste öteye temiz ve arı bir noktaya koyar kirlenmesin diye.
Bırakalım şamatayı tatavayı çıkarın bayrakları sandıktan. Hatta en iyisi yenilerini alın mağazadan. Sonra düşün ardına takımın; onlar da inansınlar kendilerine. Biz o tribünleri doldurursak onlar kendine inanacaktır. Onlar kendilerine inandıklarında şampiyonluk gelecektir.
Hakemlerin berbat yönetimleri, yayıncı kuruluşun acayiplikleri TFF sorumluluğunda olan işler. Onlar da günü geldiğinde onun hesabını verirler. Bu kongrede de olabilir tarih önünde de olabilir. Biz işimize bakalım.
Herkese iyi pazarlar.