Puan farkının maç eksiği ile 4 olmasına heves ettik. Olmadı. Bu, şampiyonluk için başka bir hikâye ve karaktere ihtiyaç duyulacağı anlamına geliyor.
Ligin kalanı başa baş gidilecek. 12 maç ve olası 36 puan var. Rakibin muhtemel 33. Bu bir avantajdır. Ancak bu puanları almak için futbolcular kadar, taraftarında çabası gerekiyor. En başta da sosyal medyada başlamış olan ve yarın gazete köşelerinde de göreceğimiz yergiler. Nereden mi biliyorum? Övgülerden.
Çünkü kaybederken alacağınız dersi kazanırken de almak mümkündür. Fakat bizim medyamız bunu böyle yapmaz. Oldum olası böyle bu. Galibiyetler sonrası alabildiğine pohpohlamalar. En ufak hareketi dünyada ilk kez yapılıyormuş gibi sunmak. Bir çiçekle bahar getirirler.
Oysa spor yapmak, pek çok etkene bağlıdır. Bunun en önemlilerinden biri yapabileceğine inanmak ve yeteneklerini doğru zamanda ortaya çıkarmak.
4 yıldır geliştirilen Beşiktaş kadrosunun en önemli ve en çok forma bulan halkaları Ersan, Oğuzhan, Olcay, Töre ve Atiba. 4 yıldır deneyim kazanmakta olan bu kadronun oynadığı en önemli maçlardan biri bu maçtı. Ersan zaten transfer olmuştu. Töre yedekti. Olcay bu sezon genelinde olduğu gibi yine vasatın altındaydı. Oğuzhan bu haftaya kadar olmadığı kadar kötüydü. Atiba ve Oğuzhan merkez orta sahası ise karşılarındaki rakiplere gerekli üstünlüğü kuramadı. Elbette bunlar kendiliğinden olmadı. Herkes ezberledi artık. Beşiktaş hücum, rakip defansif oyun tarzlarıyla oynamakta. Bozmaya yönelik oyun bu seferlik kazandı.
Oysa beklenen yaratıcı oyun anlayışının ve yaratıcı oyuncuların oyuna yön vermesiydi. En azından bizim cephemizden. Görünen o ki Beşiktaş’ın “çoğu genç” kadrosu baskılı bir ortamda ve direnci yüksek orta saha karşısında yapabileceklerine ve daha önce yaptıklarına olan inançları yoktu. Yetenekleri vardı, ancak psikolojik olarak bu aşamada değillerdi.
Üstüne üstlük Başakşehir maçının 2. yarısında ve Gençlerbirliği maçında oyunu değiştiren süper starımız bu kez şalter kapattı. Kaçırdığı karşı karşıya pozisyon ve Trabzon maçında attığı goldeki mucevi vuruşu tekrarladığı pozisyonlarda yine basiti yapmadı. Bir büyük maçı daha boş geçerken eski soru işaretlerini tekrar aklıma getirdi. Beck’i rakip hücumcuyla baş başa gördüğümde de hem Quaresma’yı hem de yolmak için saçımı boşa aradım.
Oysa bu saydığım futbolcular için ne methiyeler düzüldü internet sitelerinde ve gazete sayfalarında.
Eskisi gibi olmayan, Zidane’a benzeyen vs vs. Bugüne kadar oynadıkları futbolla övgüyü hak etmediler demek elbette haksızlıktır. Ancak överken gösterilen bonkörlüğün yererken daha da büyük olacağını tahmin etmek güç değil.
Eleştiri de övgü de abartılmamalıdır. Hele hele pusu da bekleyen yönetim muhaliflerinin paralı kalemşörleri yapacakları yorumlarda taraftarı umutsuzluğa sürükleyebileceğini ve bunun, devam eden yarışta dezavantaj getireceğini unutmamalı. Tabi önceliğin Beşiktaş olduğunu ve Beşiktaş olmazsa onların yorumlarını da kimsenin okumayacağını bir kez daha hatırlatmak lazım.
Uzun lafın kısası şu; elbette burada saydığım oyuncuların gelişme göstermelerini bizlerde istiyoruz. Kendileri de. Ancak Gökhan Töre’nin 20 milyonluk teklifler almasına, Oğuzhan’ın 4 büyük ligin büyüklerinden birine transferine biraz daha var. Bunun için başka ispatlara da ihtiyaç var. Mesela baskılı bir atmosferde geriye düşmüşken silkinmek ve inisiyatif almak var. Bu yolda da taraftarın desteğine ihtiyaçları olacak.
Muhtemel 36 puan için bütün inancınızla takımı desteklemeye, hem de Vodafone Arena’da desteklemeye var mısınız?
İçimizden Biri / Beşiktaş arena