Kuruluşunda yaşanan sıkıntılar, savaş yıllarında sahada değil cephede verilen mücadeleler. Adı unutulan ya da Şeref Bey, Baba Hakkı, Süleyman Seba gibi asla unutulmayan isimlerin hatırası; tüm spor branşlarından sporcularımız, Vodafone Arena’nın emekçileri alabildiğince taraftar; Avrupa’yı bir görüntü vardı statta.
Michael Fink’in, İbrahim Üzülmez ’in ortasına yapıştırdığı sağ ayağı ve Fenerbahçe ağlarına giden müthiş füzeyi anımsadım, Necip’in yatamadığı ve ayağının dışına gelip auta giden şutunda.
Aslında her şey orada yazıyordu. Fink üstün Alman teknolojisiyle yetişmiş ve temel vuruş becerisine sahip olarak o topa doğru vurabilmişti. Mevkidaşı ve bizim altyapı imalatı Necip’te bu meleke tam gelişmemişti. Auta gitti işte…
Oyunun gelişmesi de bu temelde devam etti. Temel oyunu düzgün oynayabildikleri için ve fiziki yapılarının avantajları nedeniyle 165 cm üzerinden topu bizim kalemize taşıyarak goller buldular. Açıkçası hak ettikleri turu alıp evlerine döndü Belçikalılar. Bizim tek golümüz ise inanılmazdı. Sol ayakla vurulan bir topun öyle bir kavis çizmesi için nasıl bir güç uygulanacağı tüm üniversitelerde araştırılmalı.
Evet, Avrupa’yı bir görüntü, Avrupa Ligi maçı ama içeride oynayan Türk Takımı. Ne olursa olsun biz Avrupa kadar düzenli dakik tam tabiriyle tıkır tıkır işleyen bir dünyaya alışık değiliz. Çoğu kez işi zora sokar sonra altından bir şekilde kalkarız. Öyle seviyoruz. Örnek 2008 Avrupa Şampiyonası. Hep geriden gelip galibiyetler aldık ancak Almanlara takılmaktan kurtulamadık. Dün akşam Beşiktaş’ımızın başına gelende bundan ibaretti.
Bizim kaos futbolunu oynarken temel vuruş tekniklerini doğru yapabilen, ancak birazda beklenmedik beceriler sunan bir futbol yapısı oturtmamız gerekiyor. Sağlıklı çalışması gerekmiyor belki de takımın, akıntıya kapılıp giderken, nasıl bir ekstra iş yapılıp işler lehine çevrilir, bunun üzerine çalışılmalı.
Unutulmaması gereken ancak unutulan bir başka konu vardı ki, ben Beşiktaş Başkanı olsam isyan ederdim orada. O ne yaptı bilemem.
Bu takım ne Tolga Zengin’den ibarettir, Mustafa Pektemek’ten. Bu takımın dün formasını giyenler yeterli olamadılar. Ancak bunun tüm kabahati dün akşamda değildi. Bu takımın düzeltilmesi yeterli hale gelmesi hayallerimizi süslemese de dilimizden düşürmediğimiz, bizi musalla taşına yatıran Avrupa kupasını yakalayabilmenin yolu belli bir zaman alacaktır. Asıl gereken yeterli transferler değil, kendi altyapında temel yeterlilikte futbolcular yetiştirmektedir. Bunun için torpille girilmeyen altyapı oluşturulması, onları sağlıklı, atletik ve adil bir yarışmacı ahlakla yetiştirilmesi.
Dün akşam ki gibi akşamlar yine yaşayabiliriz. Bu çok mümkün. Ancak Fikret Orman yönetiminin başlattığı yönetim anlayışı futbol takında meyveler vermeye başlaması için zamana ihtiyaç var. Bu zamanı tanımalıyız onlara. Yeri gelmişken bu konuda ki eleştirimi sunmam gerekir; neden halen bu takımın sportif direktörü yok! Neden 2004 sonrasında ki poz veren yöneticiler var takımın tepesinde! Yönetimin bana göre en büyük hatası bu konudur. Bir an evvel futbol direktörü konusunda karar verilip işin başına getirilmelidir. Hatta daha da ileri giderek söylemem gerekirse vakit kaybetmeden Metin Tekin ikna edilmelidir.
Son olarak marşlarımızı bir gözden geçirelim.
“Sevinmek için sevmedik biz seni/Sen yenilmişsin umurumda değil ki/ Şereftir bu yolda senle yürümek/Hep kol kola/ Bir gün değil/ Her gün Beşiktaş.
Bilge bir kuş gökyüzünde/Bak ne diyor son sözünde/Yıkılma böyle/Haydi kalk ayağa/Yürü güneşe…
Not: Hafta sonu Fenerbahçe derbisi oynanacak. Her maçın ayrı bir öyküsü olduğunu unutmayalım ve kaybedersek karalar bağlamayalım. Kaybetsek bile Fenerbahçe’den 1 puan önde olacağız. Galatasaray da eğer kazanmış olursa 1 puan önümüzde olacak. Bunu kimseyi hazırlamak amacıyla yazmıyorum. Gerçekler böyle. Hele ki artık haftada bir maç oynayacağız.
Nice mutlu yıllar herkese.
İçimizden Biri / Beşiktaş Arena