Ancak Sirilanka’da erkek fillerin yaklaşık üçte birinde bu dişler bulunmaz. Filler dişleri için avlandığından, dişsiz fillerin popülasyonu artmakta. Yani evrimin doğal düzeneğinin dışında bir etmen olarak insan devreye girince tüm donanımı olmasa da türünü devam ettirenler dişsiz filler olmuş.
Tüm futbol düzenini bir olarak ele almamız gerektiğini, bu düzeninde hayatın geri kalanından farklı olamayacağını daha önce anlatmaya çabalamıştım. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminin ünlü repliğinde “Hayat, fena halde futbola benzer” dendiği gibi. Futbolda fena halde hayata benzer aynı zamanda.
Futbolun en iyi organize olduğu Avrupa’da kulüpler şirketleşmiş durumda. Bu şirketlerin sahipleri doğal olarak burayı bir işletme olarak kar ettirmek üzerine “çalıştırıyorlar”. Bu şirketler hem devletlere karşı yükümlüler, hem de bu şirket CEO’ları, patrona karşı sorumlular. Elbette spor kulübü ya da futbol kulübü olarak taraftarlarına da sportif başarı anlamında sorumlular.
Bizde ise kulüplerin durumu zamanla böyle olacak. Bu kaçınılmaz bir durum. Şimdi içinizden olur mu öyle şey, onlar halkın takımı diyenler olacaktır.
Evet kamu yararına dernek statüleri var, evet bu nedenle vergi avantajları, bağışlanan araziler vb. bir sürü konu var.
Ancak şöyle bir düşünürsek aslında hiç de o kadar masum değil bu dernekler. Hiç de kamu yararı taşımıyorlar.
Yarın bilmem kaçıncısı yapılacak olan derbi kaç cana mal oldu. Mühendis Oktay yine böyle bir maç sonu boynunda ki atkı nedeniyle hedef haline gelip yaşamını yitirdi. Bu spor kulüplerine yapılacak arazi bağışı örneğin LÖSEV’e de yapılabilir. Onlar kimseyi öldürmüyor en azından.
İşte futbol ailesi aslında böyle bir kıldan köprüye doğru gidiyor. Futbol kendi doğruları içerisinde yönetilmediği sürece bu rota değişecek gibi görünmüyor.
İşte bu nedenle ben zamanı gelince tüm bu dernek yapısının şirketlere dönüşeceğini düşünüyorum.
Bunun başka gerekçeleri de var. En belirginlerinden biri kulüplerin yöneticileri. Derneklerin başkanları sadece ve sadece devlete olan borçlardan sorumlular. Onu da zaten her seçim öncesi affedip taksitlendiriyorlar diye rahatlar. Mesela, tamam çatısını biz yaparız diye stat kiralayıp, o çatıyı yapmak için kılını bile kıpırdatmayabiliyorlar. Onun yerine yaşını başını almış bir futbolcuya 10 milyon Avro maaş ödeyebiliyorlar. Nasılsa hesap soran yok.
Bu yöneticiler kongrelerden ki ben hiçbir kulübün kongresine yüzde elli katılım görmedim, borçlanma yetkisi alıp istediği kadar borçlandırabiliyor. Sonra bunu ödemeden yönetimden ayrılabiliyor. Sorumluluk yok. Oh ne güzel dünya. Borçları yayma süreleri de kendi yönetimlerinin sınırlı sürelerinden fazla olabiliyor. Yani birde geleceği borçlandırıyorlar ki başkası gelmesin. Evet, hikâye tanıdık ama emin olun sadece bizde değildi. Bunun örneklerini hemen her kulüp yaşıyor ya da yaşamakta. Örneğin 3 sene evvel devre arasında lig üçüncüsü olan Ordu spor bugün can çekişmekte. Ankaragücü gibi ülkemizin başkentinin en çok taraftarı olan kulübü bu yöntemlerle üçüncü lige kadar düştü.
Bu noktada bugün Beşiktaş’ımızı yönetenlerin izlediği yöntem son derece yeterli diye düşünüyorum. 3 önemli adım atıldı.
Bunlardan ilki başkanlığın süresi sınırlandırıldı.
İkincisi borçlanmalar konusunda yönetime süresi dışına taşmasının önüne geçildi.
Üçüncüsü gelirden fazla borçlanmanın önüne geçildi.
Bu, bence akıllıca bir yönetim şeklidir.
Son Divan Kurulu toplantımızdan beri devam eden tartışmalar nedeniyle bugün kulübün resmi sitesinden bilanço ve gelir gider tablolarına baktım. Uzun uzun burada bunları açıklamak sıkıcı olacaktır. Kabaca bakıldığında kısaca şunu anlıyoruz bir bu kulübün borç yükü son yıl artmış. Ancak bu artışa neden olan bakiye kısa vadeli borç. Yani bu tutarı bu sene ödeyeceğiz. Paranın nereye harcandığını da zaten biliyoruz. Ana borç kaynağı geçmiş yıllar ve yine temel zarar nedeni geçmiş yıllardan kaynaklı. Tabi detay bilgileri bilemiyoruz. Defter kayıtlarını görmeden de fikir yürütmek yalan söylemekten başka bir şey olmaz. Ancak elbette çok sorulan ne olacak bu borçlar sorusunun cevabı burada aslında veriliyor. Bu sene ödenecek! Elbette borcun artışına kur farkından kaynaklanan bakiyeyi de belirtmek gerekiyor.
Harcadığı parayı şan olsun diye harcayan bir Roman Abromovich’imiz olmadığına göre elimizdeki sınırlı kaynakları bugün doğru kullanmak zorundayız. Kulüplerin yöneticilerinin, kulübün geleceğini tehlikeye sokacak eylemler yapmasına engel olacak kurallar ve kanunlar, kulüplerin kurumsal yapılarının yasalarla belirlenmesi lazım. Kulüplerin hukuki yapılarının yeniden ve acilen yeniden çağın gerekliliklerine göre tanımlanması gerekiyor. Endüstriyel futbolun ve yaşanan ekonomik çevrenin doğal bir üyesi olamayacak bu yapı devam eder, saydığım düzenlemeleri yapmazsak, gerekli vasıflara sahip olmayan kişiler ortada dolanmaya devam edecek. Aynı Sirilanka’nın dişi olmayan filleri gibi.
Beşiktaş Arena / İçimizden Biri