Lig bitti. Umut, sevinç, öfke, hayal kırıklığı ve üzüntüler dolu bir sezondu. Hayatın kendisi gibi.
Yazacak bir şey bulamadığımdan yazmadım bunları. Feyenord ve Arsenal maçları umutlarımızı yeşertti. Hela Ba. Almeida’dan sonra golcü bu diye çığlıklar attım 2. Maçta. Arsenal maçının son anlarında vuramadığı kafa ile içime düşen kurt, ligin sonunda karşıma çıktı mesela. Tottenham maçları ve Liverpool galibiyeti maçı statta izleyememenin uhdesini içime, taa derine yerleştiren Tolgay golü. Kaçırdıkları son penaltı ve apartmanda belki de kopardığım en büyük gürültü. Müthiş sevinçlerdir.
Antep maçında beraberlikten daha fazla yan hakemin gözünün önünde taca çıkan topa devam demesi. Komplo teorilerini sevmem ama görmemekten çok kontra atağa çıkan (ki etten duvardı o maçta Antep ve kalecisi ilk dakikadan itibaren “yatarak” oynadı). Öfkeden deliye döndüğüm andır. Konya maçı hayal kırıklığımdır. Hayat böyle işte adil değildir. Hep birilerine cömerttir. Bir de para parayı çeker!
Şimdi sezon sonu. Bir milyon oyuncu alacağız gazetelere göre. Hatta mutlaka Robinho’yu alırız en az birkaç kere. Çok yırtınır daha. Beşiktaş ona fazla büyük artık.
Üstüne üstlük belirsizliklerimiz çok daha fazla artık. Teknik Direktörümüz bugün halen açıklanmadı. Gerçi artık Şenol Güneş hayırlı olsun diyebiliriz ama imza kurumadan inanmamak lazım. Kurumuşuna bile güvenilmez. Sabah ola hayrola.
Takımın ihtiyaçları, yatırım yapılabilecek oyuncular, talibi olanlar hakkında alınacak kararlar. Hepsi bekliyor.
Kulüpler, şahıslara endeksli olmamalıdır. Nasıl ki eskiden gelen borçlarını ödememezlik yapamazsa bu planlamaları, yürütülecek politikaları da bir kenara bırakamaz. Bunları tek bir kişiye de bağlayamaz. Sportif direktörlük görevinin bir anda boşa çıkması nasıl şampiyonluğu bırakmamıza neden olmuşsa, atamanın halen yapılmaması bu politikaların sağlıklı yürütülememesine ve Başkan’a fazladan iş yükü binmesine neden olur. Oluyor da zaten.
Çünkü Beşiktaş Başkanı’nın şu an daha farklı bir derdi var.
Çünkü kendi kulübü gibi Türkiye’mde de kurumlar falan filan hikâye.
Çünkü Başkan’ın kurtuluş reçetesi; tüm benliği ve iyi niyetiyle ortaya attığı ve yıktığı, izinleri için günü birlik Çin’e (uzak doğuda, her şeyi ucuza yapan devlet) gittiği stat hala bitmedi. Bitimi için önce Ağustos 2014 sonra, Kasım 2014, sonra Ocak 2015 sonra “inşallah” Mayıs 2015 dediği stat en son kongrede verdiği tarih olan Eylül ortasında açılabilmek için de geç kalmak üzere.
Öyle ki, Başkan Orman bu stadı kendisine edilen küfürleri duymazdan gelerek ve pek doğal olarak sineye çekerek sürdürdü. Parasızlığa rağmen sürdürdü. Hemen hemen hiç durmadı. Durdurmadı. Belli ki Beşiktaş’ın stada olan ihtiyacı Başkan’ı hep alttan almaya itiyor.
Sahi stat neden duruyor? Çatı eski stadın yeni açık tarafından (onaylanan projeden) 40 cm daha yüksek oluyormuş. Bunun tespitini yapan zabıta memuruna 40 cm mesafeyi elinle göster desen gösterebilir mi acaba?
Bu stat nereden izin alındıysa oradan durdurulur. Stadın yüksekliği ile ilgili projeleri Belediye mi onayladı da, belediye durduruyor. Belediye sadece denetliyorsa, bu farkı neden Kadir Topbaş’la görüşerek çözüyoruz. Anıtlar kuruluna izah edilir, onlarda belediyeye izin verdik derler inşaat tamamlanır.
Kadir Topbaş bir politikacı olarak elbette ki yoğundur. Anıtlar kurulunda ki insanlarda mı seçimlerle ilgileniyor?
Ha bir de şu konu var. Ölçüyü alırken gelen ekip nereden bakıyordu. Kapalıya, numaralıya sırtını vermişse sadece karşı tribünü görmüştür. Ancak sırtını eski açığa vermişse karşında kocaman gök kafes denen süzer plaza duruyordur ki ona bakarak bizim çatıya yüksek denmişse hiç vakit kaybetmeden göz doktoruna gitmesi gerekir zabıta memurunun.
Madem zamanında biz bu konuda dönemin Başbakanından izin aldık. Kendisi bugün daha yüksek bir makamda. İsterse bir sözüyle yeniden açılır. Bu dönem elbette ki o makamın derdi Beşiktaş’ın stadı olamaz.
Ancak konu basit. Sayın Cumhurbaşkanı’na bunu 5 dakikada anlatacak birçok Beşiktaşlı yakını var. En son Başbakan Davutoğlu’nun yakınlarından birinin Beşiktaşlı olduğunu kendi anlattı Başkan. Sayın Bülent Arınç, geçenlerde stadı gezen eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül gibi pek çok isim var.
Ben eminim ki Başkan bu işe kendini adadı. Kendine edilen küfürleri, taraftarına atılan çamurları hep bu uğurda yuttu. Zamanı gelince yazacağını söylediği kitapta bugünleri okumayı sabırsızlıkla bekliyorum. Bence o kitabı okuyacak olan, bugün ona çok kızan insanlar bile haksızlık ettiğini anlayacaktır. Gerçi onlar önce yapıp sonra pişman olmaya alışkındır.
Korkma Başkan. Alacağımız t-shirte, kombineye, formaya nasıl güvendiysen yine güven sen bu taraftara.
Bırak profesyonellere futbol işini. Bir sportif direktöre bakar her şey. Geç stadın direksiyonuna artık.
Kolay gelsin şimdiden. Biz izliyor olacağız bir yıldır olduğu gibi.
içimizden Biri / Beşiktaş Arena