Cumartesi öğleden sonra çıkıp semte uğrayıp maçı bir abimle birlikte izlemek için taksim’e doğru yola koyuldum. Geçerken görebildiğim kadarıyla statta bitti bitecek onun hayalini kurarak çıktım yine yokuşu.
Taraftarlık bir ümitsiz aşk hikayesidir. Hele hele eskiden daha da imkansızdı. Bildiğin sultanın kızına vurulmak gibi bir şey. Takımın 1 forması olurdu ki, futbolculara sıkı sıkı tembihlenirmiş aman taraftara falan vermeyin diye. Lig bitecekte bir forma alabilesin oda sana düşmez zaten. Şimdi ki gibi bir etkileşim yoktu. Sen kendi sevdanı bağır çağır ilan edersin tribünde takım sahada kendi halinde…
Maç öncesi bizde kimsenin duymayacağı maç önü tahminlerimizi birbirimize aktardık. Zor maç olacaktı. Ancak zor yapan ilk yarıdaki Trabzon – Rize maçında 17 kurtarış yapan Charles İtanje olacaktı benim gözümde.
Sosa serbest vuruş için (önüne baraj kuruluyor ama adı serbest vuruş?) topa ve kaleye bakarken. Tamam dedim. İtanje olabilir kalede ama topa vuracak olanda Sosa. Müthiş bir odaklanma. Zaten ayağı kaliteli. Bu sezon 3. gol. Hem de hepsi başka başka meziyet isteyen goller. Ancak ortak nokta odaklanması. Sonra sağ çapraz sol çapraz fark etmiyor. Ayağına zeval gelmesin.
Penaltı sırasında da bu kez cesaretlendirme sırasın arkadaşıma geldi. Benim hiç aklıma Tolga’nın kurtardığı penaltı gelmemişti. O ise benden daha ümitliydi. Öteki İtanje’sa bu da Tolga! Sonra malum inanılmaz bir kurtarış geldi.
Umalım Oğuzhan çok kötü durumda olmasın. Necip ya da Tolgay’lı orta saha kurgusunda Sosa’yı 10 numara izlemek daha bir keyifli olsa da Ozi başka. Futbolda bu da yapılabiliyormuş dedirten ligimizdeki tek oyuncu bana göre.
Biz kalan tüm diğer pozisyonlardan 1 gol çıkarıp İtanje benim maç başı tahminimi gerçekleştirirken aynı mekanda izlediğimiz tüm Beşiktaşlılar saç baş yolmaya başlamıştı. Hele fark bire inince daha bir gerginlik. Bende gerildim elbette ama o gole kadar Rize’nin yaptıklarına ve golün oluş şekline bakınca kalan sürede bir şey olacağı düşünmedim.
Böyle hikayelerle doludur elbette futbol liglerinin şampiyonluk hikayeleri. Kalecinin gözünden başkadır o kurtarış, tribünde bizim için başkadır. Hikayeleri paylaştıkça bağlar güçleniyor. En önemlisi oyuna inanmak, takıma sahip çıkmak, günden zevk almak.
Kazım Koyuncu’dan dinlemeyi sevdiğim bir Karadeniz türküsünde dendiği gibi Sevdaluk eyi şeydur. Hem kim bilir Keloğlan çarşıya tuz almaya giderken saraydan kızı alıp gelebilir.