Tolga Zengin hakkında yazsanıza dedi bir arkadaşım. Ne yazsan boş diye geçirdim içimden. Ne yapsan 2 senedir Avrupa’dan eliyor işte takımı.
Bruge maçı için tam olarak bunu düşünmüyorum aslında. O gün Tolga ilk golü hediye ettiğinde yenilmiştik. Defans, orta saha, forvet, bizzat biz taraftarlar. Hepimiz düştük oyundan o gün.
Lizbon’da böyle değildi işler. Deplasmandasın. 1500 taraftarın maç başında üçlüye başlayıp ilk 10 dakikayı atlatmanı da sağladı. Orta sahada Sosa Kayseri maçının güveniyle 90 dakikaya daha yakın süreler alabileceğini gösteriyor. Atiba yine fazladan oynuyor. Normal seviyeye indi diye düşünülebilir belki ama onun kadar maç oynayan normal bir oyuncu çoktan havlu atmıştı. Olcay ilk yarı fişini çekebilirdi oyunun ama bu sefer Gomez’e nasip oldu. Hem de ilk yarıda hazırlıksız yakalandığı Quaresma’nın sağ dış ortasına ikincisinde güzel bir golcü vuruşu ekleyerek. Quaresma, doğup büyüdüğü takıma mahcup olmamak için elinden geleni yaptı. Oyun yönünü, stratejisini üstlendi. Çift forvete dönünce daha etkili orta atabildiği sağ kanada geçti, soldan 2 asist yaptı biri gol olmadı.
Heyhat, yine kalede Tolga vardı. Sosyal medyada bir cümle vardı. Direk diksen belki 2 3 tane çarpar da kurtulur. Yok, o kadar gaddar değilim. Tolga’nın çok daha iyi performanslarını izledik Trabzonspor formasıyla oynarken. Şenol Güneş Kore sonrası ülkeye ve doğal evi Trabzon’a döndüğünde Tolga’nın belli bir potansiyeli olsa da Trabzon kalesine sürekli arayışlar vardı. Ülkenin gelmiş geçmiş en önemli 3 kalecisinden biri olan Şenol Hoca o potansiyele katkı verip kaleye koydu, yabancı kalecisi devre arası ayrıldı. Ancak Tolga orada da kaleyi Onur Kıvrak’a kaptırdı. Onur elbette iyi bir kaleci ve o formayı hakkıyla aldı ve taşıdı.
Bu hikayenin sonu Beşiktaş’ta bağlandı. Şenol Hoca sezon başı geldiğinde 2 milli kalecisi vardı. Performansları düşüktü ama mali zorlukları da olan bir kulüpte fazladan bir kaleci daha istemiyorum dedi. Bence bu kararı o gün sorgulanamazdı. Ancak bugün o kararın doğruluğunu kimse savunamaz. Buna Şenol Hoca dahil. Kaldı ki kendisi herkesten iyi görüyordur.
Tolga iyi insan, gönlü Zengin. Üşüyen çocukları giydiriyor maçlarda, sanal alemde Türklere giydiren zengin züppelerine cevap veriyor. Duyarlı, duygusal biri. Bunlar olmalı zaten. Beşiktaş futbolcusu, Türk sporcusu böyle olmalı (sanal alemdeki hikaye olmayabilir) Atatürk’ün veciz sözündeki “ahlaklı” kısmına bunlar dahil. Onların ödevi bu. İyi insan olmadan neredeyse taraftarlığınız bile sorgulanır bizim Beşiktaş’ta. Ancak takımda oynamak için hem iyi insan hem de iyi futbolcu olmak lazım. Yoksa ben tribünde ne adamlar tanıyorum kalp yerine altın taşıyorlar. Hepsini takıma alamayız.
Gelelim hikayenin kıssadan hisse kısmına.
Sayın Fikret Orman ve Sayın Ahmet Nur Çebi eğer ilk göreve geldiklerinde ortaya koydukları vizyona sahip çıkıp sportif direktör’le çalışmaya devam etselerdi bu kaleci problemi yaşanmayabilirdi. Gelecek yeni antrenöre kalecinin geçirdiği dönemde yaşadığı ruhsal çöküntülerin performansını geriye götürdüğünü anlatabilirdi. İkinci kaleci Cenk’in ayrılmasını engelleyebilirdi. Yeni bir kaleci gerektiğini anlatabilirdi. Gelinen noktada seçimli bir kongre yaklaşırken bir sportif direktör olası görünmüyor. Umarım bu dönem sonunda bu hatayı artık tekrarlamazlar.
İçimizden Biri / Beşiktaş arena